Celâl Erdoğan’a rahmetle
Ölüm haktır ve basübadelmevt haktır. Ölüm Allah’tandır ve her nefis ölümü tadacaktır. Ölümden kurtuluş ölmektir.
Allah’ın bütün kulları ölümden korkar. Bu dünyada en büyük korku ve ceza ölümdür. Ölümden sadece peygamberler korkmaz. Allah, ölüm korkusunu onlardan almıştır. Ölüm meleği, müsaadeleriyle ruhlarını teslim aldığı anda kendilerini birden Cemalullah’ın karşısında bulurlar. Arada zamandan bir perde yoktur.
Şehitler ölümü hissetmez. Feda-i can eylediklerinden bu, Allah’ın onlara bir lütfudur. Şehadete erdikleri anda kendilerini cennet bahçelerinden birinde bulurlar. Şaşırırlar, melekler kendilerine öldüklerini hatırlatmaya çalışır ancak onlar kendilerini, karşılaştıkları cennet nimetlerinin büyüsüne kaptırmışlardır.
Âlimler ve veliler ölüm korkusunun ne olduğunu bilir ama neyle karşılaşacaklarını bilemezler. Ölüm karşısında heyecanla karışık korkular yaşarlar. Allah, yaptıklarının karşılığı olarak ölümü onlara kolay kılar.
Mazlum, masum ve sabilerin ölümü şehitlerin ölümüne benzer. Ölümü rüyadan uyanır gibi yaşarlar. Onların yerini Allah takdir edecektir.
Geriye kalan bütün insanlar ölümden korkar. Bu korku dünya meşgalesiyle ötelenir, unutulur, hatırlanmaz fakat beklenmedik zamanlarda ve şekillerde sürekli insanı yoklar. Ölüm korkusuna yakalanan insanın nefesi kesilir. Şükür ki kısa sürer bu. Hiçbir varlık uzun süre ölüm korkusuna dayanamaz.
Ölümü hatırlamak istemez insan, soğuktur ama ölüm ısrarla ve sabırla kendini hatırlatmaya devam eder. Çünkü ölüm yokluk, yok oluş değil, varlığın, varoluşun anlam dünyasına açılan kapısıdır. Varlığın anlamı ise yaratıcıya kulluktur. Kulluk özetlene özetlene zikre, zikir anma ve bilmeye dönüşür. Kulluk, ibadet zincirinin son halkasında Allah’ı bilmek ve tanımaktır. Ona muhatap olmak, ona varmak, onda var olmak, onunla var olmaktır. Ölümü hakkıyla yaşarsan varsın, ölüm seni aşarsa yoksun. Cehennem yok oluşun adıdır.
Ölen bir kez, geride kalanlar bin kez ölür. Sıralı sırasız bütün ölümler erkendir. Hiç kimse ölmeye geç kalmaz. Hayatımızda yaşayanlardan daha çok ölmüş olanlar yer tutar. Ölmüş yakınlarımızı değil, yaşayan yakınlarımızı daha çok unuturuz. Ölülerimiz kendilerini hatırlatır, yaşayan yakınlarımız unutulduğunu bile hatırlamaz. İnsan ölür ama eserler, hikâyeler ve hatıralar ölmez.
Yakınları, dostları ve sevdikleri ölen insanlar şoktadır. Bu şoktan üzerlerinde silinmez bir iz kalarak çıkarlar. Hayatlarında böyle izler çoğaldıkça ölüm korkusu daha da artar.
Allah, bazen kullarını yakınları, dostları ve sevdiklerinin ölümüyle imtihan eder ve onların sabrını sınar. Sabır imtihanını aşanlar ölüm korkusuna yenilmeyenlerdir, aşamayanlar için ölüm korkusu bir kâbusa dönüşür. Ölüm karşısında sabır ölüme hazırlar.
Allah, bazen de sevmediklerinin ölümünü gösterir insana. Bu çok daha zor bir imtihandır. Sevmediklerinin ölümüne sevinenler büyük bir tuzağa düşer. Bu imtihanda insanın Allah’a teslimiyeti sınanır. Çünkü canı alan ve veren yalnızca Allah’tır.
Ölüm insanları eşitler. Doğumdan ölüme bütün farklılıklar ölümle sıfırlanır.
Herkes kendi adına ve hayatında bir kere ölür. Ölüm anı mahremdir ve yalnız yaşanır. Kimseye sesini duyuramazsın. Kimseler de seni duymaz. Yalnızsın, kendi başınasın. Aklından neler geçer bilinmez ama o andaki pişmanlığın fayda etmeyeceğini yaşayan herkes bilir.
Ölüme dair bütün duyduklarımız, okuduklarımız ve bildiklerimiz tecrübe ettiğimiz şeyler değildir. Ölüm dünyevî olarak tecrübe edilemez bir hakikattir, sadece anlık yaşanır. Öyleyse ölüme dair bütün duyduklarımız ve bildiklerimiz eksiktir. Ölümün hakke’l-yakini ölmektir. Paylaşılamaz. Ölüm güzel değildir, hakikattir, güzel olan yaşamaktır.
Bildiğimiz ölümler, korktuğumuz ölümler ve içinde ölüm olan her şey yaşama arzumuzu kamçılar. Yaşama arzumuzun gereği için ölümlerden ibret almaya çalışırız. Ölüm hikâyeleri birbirine benzemez ve her insanın ölüm hikâyesi parmak izleri gibi farklı farklıdır. Farklar ve farklılıklar âleminin farklı olmayan en büyük gerçeği ölümdür. Ölüm, kendinden başka kimseye benzemez. Ölüm, ölümsüz olan Allah’tandır ve Allah’a kavuşmanın yegâne yolu ölümden geçer.
Ölmeden ölümü yaşamanın yolu, kullarının Allah’a en yakın olduğu secde anında; ister kalabalık cuma ve bayram namazlarının secdesinde isterse kendi evinde yalnız kıldığı sabah namazının secdesinde olsun onu hissederek Allah’a teslim olmaktır. Bu hislerle her secdeden kalkış inanınız ki bir diriliş, dünya meşgaleleri ve şeytanların iğvasına karşı bir kalkan olacaktır.
Yalnızlık çoğalarak, ölüm yaşanarak aşılır.
Güzel olan yaşamak ve güzel bir ölümle ölmektir.
Ne mutlu hayatı anlamlı kılmak için ölümü fırsata dönüştürmeyi başaranlara!
Ve ne mutlu ölmeden ölmeyi ve dirilmeden dirilişi bilenlere!
Ölümü, dirilişi ve dirilişten sonra kavuşmayı yaratan Allah’a hamdolsun.
Okumayı, yazmayı, düşünmeyi ve sonunda ona teslim olmayı yaratan Allah’a hamdolsun.
Ve kendine kavuşturan Allah’a hamdolsun.
Âlemlerin Rabbi’ne sonsuz hamdolsun.
Mehmet Erdoğan