Doğduğu toprakların bereketi mizacının mütemmim cüzüdür. Sadece bereketi değil, sıcaklığı, velutluğu, o geleni geçeni, konanı göçeni nimetinden mahrum etmeyen cömertliği de…
Bir toprak kalesidir; bedeni doğduğu yerle müsemmadır.
Ondaki memleket sevgisi tanımlanabilir bir sevgi değildir; bir çağlayanı seyrederken, bir ekin tarlasında kaybolurken, asırdide bir çınarın gövdesine yaslanırken tekbir getirebilir.
O sularla, o başaklarla, o ağaçlarla aşina olmadığımız bir dille ve klişeye gelmeyen sözcüklerle konuşabilir.
Kuzey çocuklarına limon çiçeklerinden kolyeler göndermiştir; Çukurova’nın başka sarıçiçeklerinden bileklikler…
Bu haliyle bir masal adamıdır. Her ne kadar şiirleri, manzum didaktik metinleri olsa da, en çok masallarında kendisidir. Masallarında ve her ne kadar didaktik olursa olsun şiirlerinde dörtlüklerin üçüncü dizelerinde, mısraların üçüncü kelimelerinde mutlaka gönlü de söylenene ve söyleyişe eşlik eder.
Boğaza çocuk gülücüklerinden köprü yapmayı hayal eder
İçinde hiçbir karanlığın zayıflatamayacağı, hiçbir kışın söndüremeyeceği güçlü bir ateş taşır.
Meraklı bir çocuğun aymazlığı da, hayranlığı da, kabına sığmazlığı da aynı anda atlar o ateşin üzerinden…
Kişiliği yazdıklarıyla ve söyledikleriyle oluşmamıştır; çocuk edebiyatçısı olması giydirilmiş bir kimlik değildir; sapına kadar Müslüman bir doğaya sahiptir. Sokakta ve meydanda, cemiyette ve cemaatte kendisi olduğu için vardır.
Hatır bilir. Vicdanın dizi dibine çökmüş ve yara sarma dersleri tedris etmiştir.
Kırılan her kol ve her gönül için, içinde bir ağıt çeşmesi inşa eder.
Sarılan her kol ve her gönül için o çeşmeye bilmediğimiz güvercinler, bilmediğimiz melekler, bilmediğimiz susamış kuşlar kondurur.
Sonradan İstanbulludur. Kendisi için özel intibak yasası hazırlamıştır. Kendi meclisinde o yasayı oy birliğiyle kabul etmiştir.
Boğaza çocuk gülücüklerinden köprü yapmayı hayal eder.
Bestami Yazgan bu…
Onlarca masal ve çocuk şiirlerinden oluşan kitabın sahibi…
Edebiyat muallimi…
Bir zamanlar arkadaşlarıyla birlikte Güneysu mecmuasını çıkardı.
Turaç avlamamıştır.
Yüzü Kilikya’ya ayak basan ilk Türk akıncısının yüzüdür.
Derviştir. Henüz dönmeyi öğrenmemiştir.
Böyle biliriz.
Mehmet Aycı yazdı