Friglerin başkenti olan Gordion antik kenti Ankara’nın en büyük iki üç turizm değerinden biridir. İnternette yabancı dillerde doğru dürüst bir turistik tanıtımı yoktur. Aynı isimdeki alışveriş merkezi, Gordion antik şehrini internette de şehir sakinlerinin dimağlarında da gölgelemiştir. Bu ismin değiştirilmesi gerekir. Gordion denildiğinde akla bu AVM gelmektedir. Hâl böyle olunca Ankara’ya gelen turistlerin Gordion’a nasıl ulaşacaklarına dair uzun bir araştırma yapması gerekir. Yoksa çoğu kimse onları çok yanlış bir mekâna yönlendirecektir. Sanırım Ankara’nın bir turizm tanıtım sitesi de bulunmuyor.
Çoğu işimizde mehtaba çıktıktan sonra kürekleri kaybettik. Dünya’da en fazla yabancı ziyaretçi çeken ülkelerden biriyiz. Turizmin felsefesinin en az konuşulduğu ülke de biziz. Turizm dostluğu, hizmet etmeyi, kazıklanan turistlerle ilgilenmeyi gerektirir. Taksilere çekidüzen vermeyi, otellere, restoranlara yönelik turist şikâyetlerini titizlikle ele almayı gerektirir. Eğitimin verimli olabilmesi için nasıl ki bir eğitim çevresi oluşturmak gerekiyorsa bu işten sürdürülebilir fayda sağlayabilmek için de nitelikli bir turizm çevresi oluşturmak gerekir.
Yerel yöneticilerin şehirlerde “ben”den “biz”e doğru yönelen kolektif şuur ve dayanışmayı güçlendirmeye yönelmesi gerekir. Şehirde yaşayanların hep birlikte başarabileceği büyük işler vardır. Misalen Ankara’nın Avrasya’nın zarafet ve nezaket bakımından en iyi durumdaki büyük şehri olması gaye edinilmelidir. Misalen yerli malı kullanmayla ilgili bir şuur teşvik edilmelidir. Yerli malı kullanmamız ülkemize bize gelir ve istihdam sağlamaktadır. ABD’de her yıl “Buy American” kampanyaları düzenleniyor. Avustralya’da yeşil üçgen içinde sarı kanguru sembolünün yer aldığı yerli ürünler vurgulanıyor. Belediyelerimiz yerli tüketim konusunda kamuoyu oluşturacak çalışmalar yapmalıdır.
Yabancı dildeki levhalar ve küresel markalar bütün şehri ele geçirmiş durumdadır. Bu kadar kültür ithal eden bir milletin ayakta kalması çok zordur. O halde Ankara’nın özgün kültür unsurları desteklenmelidir. Mozart Cafe Viyana’da, Albertinaplatz’da olur. Ankara’da olmamalıdır. Bunun yerine Adnan Saygun, Cemal Erkin kafe olmalıdır veya Köçekçe kafe olmalıdır. Bizim ninnilerimiz de Schubert’in Schumann’ın ninnileri kadar değerlidir. Viyana’daki Café Frauenhuber gibi İstanbul’daki Tarihi Sarıyer Muhallebicisi gibi Ankara’daki birçok mekânın da değeri vardır. Şehrin özgün mutfağını ve tarihi restoranlarını ortaya çıkaracak çalışmalar yapılmalıdır. Şunu bekliyorum, yabancı kültürle bu kadar haşır neşir olduktan sonra bir kimlik şuuruna yönelmek gerek.
Eski Türk kültüründe dairesel formlu evler var. Ahşap iskeleti keçeyle kaplıyorlar. Ortasında ocak, kenarlarında sedir ve yüklükler olan bu evlerden mülhem yapıları Ankara’ya kazandırabiliriz.
Dikmen Caddesi uzun vadeli bir projeksiyonda boylu boyuna bir tramvay caddesi olarak planlanmalıdır. Bahçelievler 7. Cadde, Tunalı Hilmi ve benzeri caddeler araç trafiğine kapatılmalıdır. Gerek kentsel dönüşümde gerekse yeni planlanan yerlerde Fiskebäckskil Kasabası benzeri uyumlu yapılar, hatta Sultanhisar - Atça benzeri düzen üzerinde çalışılmalıdır. Ankara bir kütüphaneler şehri olmalıdır. Çaldağ Tepesi’ne yeni bir anıt yapılacaktır. Artık meçhul askerler, Mehmetçikler anılmalıdır. Bu büyük arazinin bir köşesine güzel bir kütüphane açılmalıdır.
Bu gösteriş çağında maalesef her şeyin sahtesi, kültürsüzü tedavüldedir. Kibir ve gösterişten uzak mütevazı bir insanlığı hayal etmeliyiz. Kullandığı bisiklete otomobil çarptığı için aramızdan ayrılan Orman Mühendisi İsmet Yücel ağabeyi, Hindistan üretimi bir arabaya binen Prof. Dr. Uçkun Geray'ı, Orman emekçisi hemşerimiz ve ağabeyimiz Ahmet Aygün'ü saygıyla anıyorum.