Osmanlı hanedanının son dönemlerine ve Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık eden, telif ettiği kitaplarla tasavvuf çevrelerinde büyük yankılar uyandıran, şiirde ve müzikte fevkalade eserler veren Ahmed Avni Konuk 19 Mart 1938 tarihinde alem-i cemale intikal etmişti.

Bu büyük Türk aydını ile alakalı olarak, hakkında Görünmeyen Umman isimli bir kitap telif eden araştırmacı yazar Savaş Şafak Barkçin'le konuştuk. Barkçin, Ahmed Avni Konuk'u şu ifadelerle anlattı: “Nasıl bir ummanın içinde her türlü balık, her türlü mercan, her türlü canlı varsa; Ahmed Avni Konuk da gerçekten hayatında hemen hemen hiç boş bir alan bırakmamış bir zat. Yetim, öksüz bir zat. Aynı Rasulullah Efendimiz gibi küçük yaşlarda anne ve babasını kaybetmiş. Darüşşafaka’ya verilmiş bundan dolayı. Ahmed Avni Konuk o okula başlıyor. Çok başarılı birisi. Fakat Darüşşafaka’ya başlamadan önce hafızlığını ikmâl ediyor. Hafızdır aynı zamanda. Daha sonra Darüşşafaka’ya giriyor. Darüşşafaka’ya girince de Zekai Dede Hazretleri’yle tanışıyor müzik dersinde.”

Ahmed Avni Konuk'un, Zekai Dede Efendi’nin çok seçkin bir talebesi olduğunu ifade eden Barkçin, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Aslında en büyük talebesidir. En büyükler arasında çok bilinmez, çünkü kendisini gizlemiş birisidir. O okulu bitirdikten sonra Mekteb-i Hukûk-ı Şahâne’yi, yani Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Orası da çok zor ve prestijli bir okul İstanbul’da. Orayı birincilikle bitirdi. Çok başarılı bir zattı. Daha sonra da Telgraf ve Posta İdaresi’ne girdi. Uzun süre orada çalıştı.”

Bir kalp mürşidi

Kendisinin Ahmed Avni Konuk'la bir gönül bağı olduğunu ifade eden Barkçin, Konuk'un çok önemli bir arif olduğunu ve kendisinin de feyz aldığı meşk silsilesinin Ahmed Avni Konuk'a dayandığını vurguladı. Savaş Şafak Barkçin konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Ahmed Avni Konuk Hazretleri’yle bizim bir gönül bağımız var. Ben ona hayatında yetişemedim, çünkü 1938 yılında vefat etmiş. Fakat meşk silsilesi olarak ona bağlı bir üstattan ben 12 yıl boyunca mûsıkî meşkettim. Dolasıyla Ahmed Avni Konuk denince biz herhangi bir yazarı, Osmanlı bürokratını anlamıyoruz. Aynı zamanda gönlümüzün bir terbiyecisini, bir kalp mürşidini hatırlıyoruz. Büyük bir Mevlevî üstadını hatırlıyoruz.

O yüzden çok az bilinen, ancak ehlinin bildiği böyle bir kıymeti ben insanlarla paylaşayım, onlara da bu kıymeti anlatayım ki inşallah biz de o kıymetten değerlenelim diye bu niyetle bir çalışma yaptım. Yaklaşık iki buçuk sene araştırması devam etti Görünmeyen Umman isimli çalışmamızın. Kendisi çok mütevazI bir zat olduğu için kendisinin izlerini taşıyan şeyleri bulmak çok zor. Eserleri var, talebelerinin, onu tanıyanların daha çok şifâhî ifadeleri var. Başka yazılı bir şey bulmak kolay değil. O yüzden iki buçuk sene onunla haşır neşir olduk. Bir sene kadar da kitap yazımı sürdü, sonra da ortaya Görünmeyen Umman isimli bir eser çıktı.”

Yusuf Sami Kamadan konuştu