Bir ders nasıl işlenir?

Nişantaşı Kız Lisesi’nde Din Kültürü öğretmenliği yaptığım günlerde mümkün mertebe ders işleme tarzımı değiştirip zenginleştirir sürprizlere açık hale getirirdim. Ders şayet muhatabına kalıcı bir şeyler vermek hedefi taşıyorsa etkin ve de etkili olmalıydı. O gün “Kuran’da ayet kavramı” konusunu işleyecektim. Hava oldukça kapalı ve bir o kadar da sıkıntılıydı. Yağmur yağdı yağacak derken sınıfa ayağımı atar atmaz bardaktan boşanırcasına iniverdi. Bahçeye bakan sınıfın penceresine değen ağaçlar şiddetli rüzgârla sağa sola sallanıyor gök gürültüsü ve şimşek birbirine karışmış halde sanki bir gerilim filmi sahnesini canlandırıyordu. Defteri imzalar imzalamaz öğrencilere dönerek: “Arkadaşlar!” dedim, “ses yapmayalım ki yağmur rahatça yağsın.” Öğrencilerin istifhamlı bakışlarına aldırış etmeden devam ettim: Herkes yağmuru dikkatle sonuna kadar dinlesin, bakalım ne anladınız, size anlattıracağım.”

Kimi kafasını pencereye doğru sabit dikerek, kimi yumruğunu yanağına yaslayarak neredeyse yarım saat süren yağmurun sesini dinlediler. Sonra öğrencilere dönerek: “Arkadaşlar, bu pencere gerisinden izleyip sesini dinlediğiniz yağmur bir ayettir. Allah’ın varlığının birliğinin ve de yüceliğinin izi ve işaretidir. Kâinatta ne varsa hepsi öyledir, Kevni ayetlerdir.” Sonra  Kuran-ı Kerim’i açıp “yağmur”la ilgili ayetleri okuduk öğrencilerle birlikte. “İşte surelerin bu cümleleri de ilahi işaretler ve ip uçlardır” diye konuyu bağlamaya çalıştım. Yıllar sonra öğrencilerimizle buluşma günlerinde çoğunun unutamadığı bir sürü şey arasında bu müstesna ders de vardı. “O yağan yağmuru, o ince mesajı ve o günkü havayı hiç unutmuyoruz!” diyorlardı. Gerçekten de hayatın dersle dersin hayatla el ele tutuşup karşıya geçmesi gibi bir şeydi bu. Geçenlerde sosyal mecraların birinde bu hatırayı paylaştığımda okuyanlardan biri “sen ders işlemedim desene şuna” diye altına mesaj yazmıştı. Haklıydı tabii, ona hiç kızmadım ve şöyle bir cevap yazdım: “Ders işlemedim evet, dersi gergef gergef işledim.” Bu mesajcı okuyucum bana farkında olmadan bir şeyi hatırlatmıştı: Ders yapılmaz, işlenir! İşlemede incelik vardır, estetik vardır ve en önemlisi işleyen de izleyen de bundan yorgunluk duymaz keyif alır. Din dersi öğretmenleri öğrencileri leğendeki su ile avutmamalı, onları denizlere götürmeli, nehirlerin peşine takmalı, çeşmelerin akışına şahit kılmalıdırlar. Dersi herkes yapar. Çünkü iki çıtayı birbirine çiviler gibi kırk dakikalık zamanın iki ucunu birbirine tutturarak teneffüse vasıl olmak mümkündür. Maharet dersi bir öğretmenin kuyumcu titizliği ile ses, ışık, görüntü, efekt…gibi daha başka birçok şey işin içerisinde olmalıdır. Bir televizyon programını nasıl sunmak ve yönetmek gerekiyorsa öğretmen de bir dersi aynı titizlikle anlatacağı konuyu sahneye koymalıdır. İzlenebilirlik, takip edilebilirlik ve de verimlilik sonuçlarını ölçecek kıstaslara sahip olmalıdır öğretmen. Öğretmenin neşesi sınıfı da sarıp sarmalamalıdır. Bilişsellik kadar önemli olan bir başka şey duyuşsallıktır. Bilinen şeyler kullanılır, duyulan şeyler duyarlığa katılarak şahsiyet inşasına katkı sağlarlar. Bir öğretmen olarak anlatacağınız şeyi önce kendinize dinletin. Yoğunluk, zaman ve de konunun gerekliliği gibi hususları son bir kez daha kritik etmek öğretmeni daha bir sonuca getirecektir. Din dersi öğretmenleri din ile hayatı birbirine surat asan iki rakip gibi sunmamaya gayret göstermeliler, kendi yaşantılarıyla bu iki şeyi mezcettiklerini gösterebilmelidirler. Şunu da unutmamak gerekir ki ne anlattığından daha önemlisi nasıl anlattığındır. Sonuca ulaşmak nasıl anlattığınla ilgili bir hasıladır.

Bir edebiyat dersi öğretmeni olduğunuzu var sayalım. Bir dersi nasıl işlemeliyiz? Bildiklerinizi unutarak kulak verin lütfen:

  • Edebiyatı sevip sevmediğinizi önce bir kendinize sorarak anlamaya çalışın. Seviyorsanız işiniz yüzde yetmiş kolaylaşır. Fakat sevmiyorsanız, hasbelkader edebiyat öğretmeni olmuş iseniz zor bir durumla karşı karşıya olsanız da çözümsüz değilsiniz. İşin içerisine kiracı gibi değil de ev sahibi gibi girerek alanınızda yoğunlaşmaya çalışın. Hemhal oldukça seveceksiniz, aşina oldukça seveceksiniz.
  • Sınıfa anlatacağınız konunun içerisinde size heyecan veren şeyler olmalı ve bunları öğrencilerle paylaşmakta sabırsızlanmanız sizi derse çeker.
  • İnsanla ilgili bir derinlikli dünyanın öğretmeni olduğunuzu hatırlayın. Anlatan da anlatılan da anlatma içeriği de insan merkezli. Bu özellik anlattığınız sahayı deniz gibi, gökyüzü gibi sizden ve kendinize dair kılar. Yabancılık çekmezsiniz. Bazı noktalar zor bile olsa o sizin zorunuzdur.
  • Sınıfa girdiğinizde geçen haftadan kalma bir şiirin ya da hikâyenin esintisi sizinle beraber içeriye dolmalı.
  • Paldır küldür derse başlamayın, bir şiire giriş yapar gibi girin derse. Yanınızda yeni çıkan edebiyat kitapları getirin. Okumanız şart değil, öğrenciye göstermeniz de illa gerekmez. Masanızın bir kenarında dursun. Bildiğimiz bir şey var da onun için söylüyoruz herhalde.
  • Hikâye ise işleyeceğiniz parça profesyonel bir seslendirmen tarafından ekrandan, akıllı tahta yoluyla hikâyenin seslendirilmiş halini dinleyin. Aynı şey şiir için de geçerlidir.
  • Ders kitabında yer almayan zengin boyutlarıyla hazırlanıp konuyu öğrencilere ilgi çekici ek bilgilerle aktarabilmek lazımdır.
  • Bir edebiyatçı ya da edebi meseleyi bilinçaltına sirayet edecek sağlamlıkta kavratmadan bir başkasına geçmemek gerek. Konuları yetiştirememek öğrencileri yetiştirememekten daha iyidir.
  • Konuyu üç yoğunluklu anlatmak iyi olur. Birinci yoğunluk; yüzeysel ve muhtasar, ikinci yoğunluk; Orta seviyede bilgi. Muhtasar bilginin geliştirilmesi. Tam yoğunluk; Burada da aşamalı tekrarlar yapmak suretiyle konunun sınırlarına uygun anlatılması gerçekleşmiş olur.

Öğretmen bir konuyu anlatırken “sınavda şurası çıkar ha” hatırlatmasını ikide bir yapmayı terk etmeli, öğrenci bunu yaşayarak görmeli ve sorulabileceğini öğretmenin yöntemini kavrayarak kestirebilmeli.

Unutulmamalıdır ki bir dersten en büyük hazzı önce öğretmen almalıdır. Öğretmen anlattığı dersten kendisi haz alamıyorsa öğrenciden anlayış beklemesi hayal olur. Haydi kolay gelsin!

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yunus Emre
Yunus Emre - 4 yıl Önce

Tespitleriniz ve tavsiyeleriniz çok güzel. Okuma yazma bilmeyen meslek lisesi öğrencilerimiz için de bir şeyler yazarsanız çok memnun olurum.

Ayfer
Ayfer - 4 yıl Önce

Kesinlikle dediginiz gibi öğretmenin dersten haz aldığını gören öğrencinin hayatında ufak ama güçlü dokunuşlar olarak ortaya çıkar. Lisedeyken fizik öğretmenimiz dersi hayat ile birlrstirirdi..fizik dersi ilerki hayatım da mühendislik tercih etmiş olmam da en büyük bir sebep olmuştur.

www.aliozdemir.net
www.aliozdemir.net - 4 yıl Önce

Değerli Üstadım
Sizi Yalova Esenköy'de tanıdım.
Abidesiniz.

Başka söze hacet yok.

Şevket yurduseven
Şevket yurduseven - 4 yıl Önce

Emeğinize sağlık. İnsan önce nasıl bir ders anlatılmasını istiyorsa öyle anlatmalı.