Bilim ile Metafizik arasında Evrim Risalesi

Evrim bilimsel bir teori olmasına rağmen ortaya çıktığı günden bu yana dini neredeyse her toplumda amacı dışında tartışmaya açılmış ve amacı dışında dile getirilmiş yegâne mevzulardan birisi. Evrim bir kesim için dini reddetmeye elverişli bir gerçek. Bir kesim için de dini inancı yönünden tehlikeli ve toptan reddedilmesi gereken bir konu. Ömer Türker Hoca’nın Evrim Risalesi eseri burada devreye giriyor. Eser evrimi ele alıyor, daha sonra dini düşüncenin kelam, felsefe ve tasavvuf üzerinden yaratılış konusundaki bakışını inceliyor ve aralarındaki ilişkiyi en sahih şekilde tesis ediyor.

Aradaki ilişkiyi doğru kavramak meselelere adil yaklaşım için olmazsa olmaz şartlardan biri. Türker, eser boyunca biyolojik açıklamalar ile metafizik sonuçlar arasındaki bağlam farklılığına dikkat çekiyor. Evrim canlılığın gelişim süreçlerini biyolojik bir olgu olarak açıklayan, açıklamaya çalışan bir teoriyken; din barındırdığı düşünce akımlarıyla (felsefe, kelam, tasavvuf) canlılığın varlık olarak ne anlama geldiğini, ne olduğunu metafizik ilkelerle açıklar. Felsefe, kelam ve tasavvuf bilginleri varlığın anlamını, gayesini metafizik açıklamalarla anlamlandırma çabasındadır. Oysa evrimin zaten sahip olduğu hüviyet bakımından böyle bir açıklama yapmasına imkân yoktur.

Bir yanda dünyanın fiziksel açıklaması bulunurken öte yanda varoluşun metafizik idraki bulunmaktadır. İkisi farklı alanlardır ve bir araya gelmesi mutlak manada düşünülemeyecektir. Birbirlerinden besleneceklerdir ama bir araya gelmeyeceklerdir. Bu birbirine zıt olmadıklarının da delilidir. Sadece birisi ele alınarak diğeri kolay bir şekilde yok sayılamaz. Ortak olduğu yönler varken karşıt olduğu yönler de vardır. Besleyicilik kaçınılmazdır.

Bilim ile dinin çeliştiği modern bir yanılgıdır. Esasında ikisinin ilgilendiği mevzu farklıdır. Nesne veya olay aynı olsa da bir bilim insanı ile örneğin bir kelamcı veya sufi aynı açıdan bakmaz, aynı sonuca ulaşmaz. Bu çelişki olduğunu göstermez, nesne üzerinden farklı zenginliklere ulaşıldığını gösterir. Dolayısıyla bilimsel çalışma yapmak metafizik mütalaalara, metafizik mütalaalar da bilimsel çalışma yapmaya engel değildir.

Örnek vermek gerekirse zeytini düşünelim. Bir botanikçi zeytinin hangi mevsimde, hangi tür toprakta, hangi şartlarda, nasıl üzerine düşülerek iyi yetiştirilebileceğini araştırır. Tadının, kokusunun üzerinde hangi durumların etkin olduğunu anlamaya çalışır. Burada da tespit, tahlil ve tasvir etme yollarına başvurur. Sebep sonuç ilişkisi kurar. Onun alanı, birikimi, ilmi, çalışma burada vazgeçilmez mahiyettedir. Onun çıkardığı sonuçlar öğrenilir, toplum onun sayesinde zeytinci olmayı öğrenir. Bir insan zeytincilik yaparken sadece zeytindir, o o an öğretmen değildir, aynı şekilde bir sufi veya filozof da değildir. Zeytin üzerinden zeytinin ve o sürecin hakikati öğrenilmek istenildiğinde metafiziğe başvurulur. Filozofluk, kelamcılık veya sufilik orada devreye girer ve bu devreye giriş zeytinciliği saf dışı bırakmaz çünkü ikisi farklı olgulardır. Metafizik bize zahirde sebep sonuç olarak görünen akışın gerçekten sebep sonuç olup olmadığını, nesnenin varlığının esas kaynağını, nesnenin tahakkuk eden varlığın nasıl meydana geldiğini, mutlak failin kim olduğunu vb. cevaplar. Bir kelamcı bütün bu durumun doğrudan Allah tarafından yaratıldığını ve ilahi nizamın adeti olduğunu öne sürer. Bir filozof alemin nedenler kümesi olduğunu söyler ve Allah’tan son mevcuda kadar bütün mevcutlar arasında bir neden sonuç ilişkisini bulunduğunu, nesnelerin de buna uygun tabiatları içerisinde barındırdığını anlatır. Sufi tek varlığın Mutlak Varlık olduğunu, tüm nesnelerin o Mutlak Varlık’ın bir ismi olduğunu, tüm olayların ve olguların esasında bir tecelli olduğunu, zuhuratın her hâlükârda öyle gerçekleşeceğini, Mutlak Varlık ile mevcudatın doğal olarak kesintisiz ve şah damarından yakın bir irtibatta bulunduğunu anlatır.

Dolayısıyla iki alan arasında keskin bir sınır vardır. Bir biyolog oluşu, evrim ile açıklama yoluna gidebilir fakat konu, gayeliliğe veya metafiziğin sahasına girmek olduğunda kendisini geri çekmesini bilmelidir. Çünkü metafizik saha, biyoloğun sahası değildir. Evrim biyolojik bir açıklama olmaktan negatif metafizik bir açıklama olmaya dönüştürüldüğünde ateizme kapı açmış olmaktadır. Oysa orada sadece metafizik ile çözülebilecek problemler ortaya çıkmaktadır.

Evrim Risalesi evrim teorisini, kelam, felsefe ve tasavvuf üzerinden yaratılış sürecini, tarih anlatımlarında yer alan yaratılış hikayesini barındırdığından; kıyaslar gerçekleştirdiğinden ve bilim ile metafizik arasında sahih ve net çizgi çektiğinden kült bir eser. Uzun yıllar adından söz ettireceği ve düşünsel sahada yer alan birçok çıkmazı selamete erdireceği aşikâr.

YORUM EKLE