"Kitap çobanı" mıyız

Arkadaş meclislerinde sıkça dile gelen konudur: Hepimizin evinde okumadığımız ama sahibi olduğumuz, titizlikle koruyup kolladığımız yığınla kitabı var! Evindeki kitaplarının yarısını okuyabilmiş olan kitap meraklısı kişiye "sıkı bir okur" diyebiliriz böylece. Keşke kitap biriktirmekteki hırsımız, hatta ihtirasımız, onları okumakta da peşimizi bırakmasaydı!

Kitap eve girer ve maalesef o esere ilişkin heyecan, mahremiyet sanki bir anda buharlaşıverir. İtiraf etmek gerekirse, çok kısa bir süre sonra o özenle aldığımız eseri evde nereye koyduğumuzu bile hatırlamaz birçoğumuz. Vaziyeti sadece mülkiyet duygusunu öne sürerek kurtarabilir miyiz? Bu çok kestirme bir açıklama olmaz mı? Tanıdığım bir yazar, aldığı kitapları henüz bitirmeden, yeniden yeniden kitap satın alanlara; kısacası bizlere çok kızardı. O, bu durumu oburluk olarak adlandırırdı. Sezai Karakoç, sanki bu durumdan yakınırcasına bir şiirinde kendisine "kitap çobanı" diye sesleniyor.

Beyoğlu Sahaf Fuarı

Taksim Gezi Parkında!

Taksim meydanında durakların hemen arkasındaki Gezi Parkı'nda Beyoğlu Sahaf Fuarı'nın bu yıl ikincisi düzenleniyor. 26 Eylül'de açılan fuar 11 Ekim'e kadar açık kalacak. İkinci el kitapların sergilendiği, korsan kitapların bulunmadığı fuarda birçok alanda onbinlerce kitap satışa sunuluyor. Siyasi, edebi kitaplardan tutun, satranç veya yemek kitaplarına kadar her okurun ilgisini çekebilecek türden yığın yığın kitap son derece ucuz fiyatlardan satılıyor.

Kitapların yanısıra eski resimler, taş plaklar, bilhassa dergiler, Kültür Bakanlığı'nın eskiden yayımladığı, yağlı kağıtlara basılı cilt cilt büyük boy tanıtım eserleri ve daha birçok eski eşya meraklısını bekliyor. Bunlar, arşiv ya da koleksiyon oluşturmak isteyen meraklılara oldukça zengin imkanlar sunuyor.

 

Beyoğlu Sahaf Fuarı

Güngörmemiş kitaplar! 

Birlikte fuara gittiğimiz arkadaşla poşet poşet kitaplar aldık. Arkadaşım, buraya gelip de kitap almadan dönen olmaz abi dedi bir ara. Bir liraya, hatta elli kuruşa satılan kitaplar tepe gibi yığılmıştı birçok dükkancıkta. Birçok kitabın aylardır kilitli durdukları depolardan çıkarıldığı belli oluyor. Küf kokusu, rutubet yumuşaklığı çürütmüş bazı kitapların kapaklarını. Bu kitaplara bakınca yoğun bir fanilik duygusu oluşuyor insanın içinde: Bir zamanlar nice değişik isimde yayınevleri olduğunu, nice bol ödüllü yazarın unutulup gittiğini görebiliyor insan. Nice unutulmuş edebiyat, siyaset dergileri var. Bildiğimiz birçok kitabın, meğer hiç bilmediğimiz, adını bile duymadığımız yayınevlerinden çıkma ilk baskılarını görüp şaşırıyor, heyecanla birbirimize gösteriyoruz.

Gidip de hayal kırıklığına uğramayın diye de ekliyorum hemen: Bazı satıcılar kitapları pahalı satıyorlar elbette. Onlardan birine samimi bir şekilde neden kitaplarının görece daha tuzlu fiyatlara sahip olduğunu sordu arkadaşım. Elbet fuarın son günlerine doğru satış sırası bize de gelir, dedi gülerek.

Fotoğraf Galerii için: http://www.dunyabizim.com/gallery.php?id=88

 

Mehmet Sait Çakar haber verdi

GYY'nin notu: Beyoğlu Belediyesi muhteşem bir iş yapmış. Benim belediyelerde belki de son yılların gördüğüm en iyi işi.