Bulunduğum yer itibariyle birçok “güzel adam”ı görme, tanıma, onlarla konuşma, sohbetlerini dinleme şansına sahibim. Yavaş yavaş bu şanslı anlarımı kanıksayıp normal şeylermiş gibi algılamama sebep olacak sıklıkta hoş sürprizlerle karşılaşıyorum.
Bu iki güzel adamın teşekkürü de güzeldi
Geçen günlerden birinde henüz masamda uykumdan sıyrılmaya çalışırken kapı açıldı. İçeri Bestami Yazgan ve sürekli onun yanında gördüğüm Yusuf Dursun girdiler. Bir canlı yayın programından geliyormuşlar. Sabahın erken saatlerinde şairlerimizin ekrana çıkarılması güzel bir şey. Seviyesiz kadın programlarının inşallah bu gibi alternatifleri olur ve bu alternatifler tez vakitte inşaallah o programların kaldırılmasına vesile olur.
Bizim handa çay servisi herkesin kendine kaldığı için kalkıp şairlerimize çay getirdim. Bu iki güzel adamın teşekkürü de güzeldi. Yusuf Dursun bazı işleri nedeniyle erkenden kalktı. Bestami Yazgan ise biraz daha oturdu. Sohbet döndü dolaştı, şiirlerine geldi. Bir Yûnus Emre hayranı ve onun yolunun takipçisi olması hasebiyle bendeniz şiirlerinden çok keyf alırım. Bestami Bey’in derviş meşrep olmaklığı ise kendisini sevmem için bir başka bahanem.
Hem Uğur Işılak hem Orhan Hakalmaz besteledi
Muhabbet sırasında bir ara bestelenmiş şiirleri mevzu edildi. Bestami Yazgan Bey’in, benim de bildiğim 13 şiiri bestelenmiş şimdiye kadar. Bestami Bey’in daha önce duymadığım bir şiirini ise Uğur Işılak ve Orhan Hakalmaz bestelemişler. “Müsaadeniz varsa dinleteyim” dedi. Biz de “gökten ne yağdı ki, yer ânı etmedi kabul” diyerek seve seve kabul ettik. Uğur Işılak’ın bestesi kendine has, daha çok ezgiye yakın bir türkü, Orhan Hakalmaz’ın bestesiyse güzel ama incinmeyecekse söyleyelim, güzelim besteyi ruhu olmadan söylemiş adeta.
Hepimizin bilerek ya da bilmeden ama bir şekilde birbirimizi incittiğimiz bu zamanlarda “incitme” diye haykıran bu güzel eserin iki ayrı bestesinden sizleri haberdar etmek istiyorum.
Uğur Işılak bestesi:
Orhan Hakalmaz bestesi:
Ahmed Sadreddin haber verdi