Zorlukları Aşarken Tayyar Altıkulaç’ın üç ciltlik hatıratı. Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı, Milli Eğitim Bakanlığı Din Eğitimi Genel Müdürlüğü ve tekrar Diyanet’te bu kez Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış ve bu görevdeyken kırk sekiz yaşında emekli olmuş biri. Onun özellikle başkanlık zamanları memleketin en muhataralı yıllarıdır aynı zamanda. 12 Eylül sabahında askerin darbe yaptığını sabah erken gelen bir telefonla öğrenir, can tehlikesi yaşamak gibi tedirginliklerinin gittiğini fark eder.

Zorlukları Aşarken, İsmail Kara hocanın Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm kitabında Tayyar Altıkulaç’lı Diyanet’ten bahseden satırların iddiasının bir karşı savunması niteliğinde adeta. Hatıratın başında Tayyar Altıkulaç bu iddialardan bahsediyor. Üçüncü cilt yinelenen bu iddialara cevapla bitiyor ve Tayyar Hoca İsmail Kara’dan yanlışlıklarını kitabın yeni baskılarında düzeltmesini isteyerek bitiriyor hatıratını.

Hatıraların yazılmasına İsmail Kara’nın teşvikleri muharrik güç olmuş

İsmail Kara’nın, hatırat yazımının gerekli olduğunu, bunu başkalarından da beklediğini merhum babasının hatıralarını yayına hazırladığı Kutuz Hoca kitabında da dile getirmişti. Onun bu yönde bir çağrısı var. İsmail Kara’nın Tayyar Altıkulaç ile bir karşılaşmasında bu yöndeki isteği ve kitabındaki iddialar, Altıkulaç’ın hiç hazırlık yapmadığı hatıralarını yazmaya soyunması için bardağı taşıran son damla olmuş. Tayyar Altıkulaç, Ufuk Yayınları'ndan çıkan bu kitabında yazdıklarını yakın arkadaşı olan Hayrettin Karaman gibi birkaç kişinin hatıralarıyla destekliyor ya da onların kitaplarındaki bazı bilgileri de tashih ediyor. Kendisiyle beraber çalışan yakın mesai arkadaşlarının yazılan hatıralarla ilgili notları da can vermiş satırlara. Hatırat boyunca resmi yazışmalar, raporlar gibi evrak da epey bir yekûn tutuyor.

Kur’an okuyarak protesto

İlk dikkatimi çeken hatıra Tayyar Altıkulaç’ın imam- hatipli yıllarından. Üçgenle ilgili bir sorunun bilinmemesi üzerine Mahmut isimli matematik hocası üçgenle fatihayı karşılaştıran talihsiz sözler söyler; Altıkulaç ve arkadaşları matematik hocasını protesto etmeye karar verirler. Hoca derse geldiğinde öğrencilerden biri biteviye Kur’an okumaktadır. Hoca sinirlenir, durumu müdür Celalettin Ökten’e intikal ettirir. Celalettin Hoca belki de vukuatları biriken o matematikçiyi ‘bir daha seni burada görmek istemiyorum’ diye okuldan kovar. Matematik hocasını protesto edip Kur’an okuyan öğrenci Tayyar Altıkulaç’tır. Ne kadar güzel bir protesto değil mi?

Aynı gün beş vakitte beş ilde ezanlar minarelerden okunuyor mu diye teftiş etmiş

Üç ciltlik kitap boyunca zor zamanlarda Tayyar Altıkulaç’ın nasıl bir insan, nasıl bir idareci olduğunu görüyoruz. Tayyar Altıkulaç kendinin de ifade ettiği gibi kuralcı biridir. Neden böyle davrandığı ile ilgili geniş izahatlar var kitapta. Mesela o, yayınladığı ezanın minarelerden okunması ile ilgili genelgenin uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmek için Şükrü Öztürk ve bir şoförle beraber sabah erkenden öğle ezanı öncesinde Antalya’da olacak şekilde Ankara’dan yola çıkıp farklı üç yüksek yerden kimin minareye çıkıp kimin çıkmadığını tesbit edip hiç vakit kaybetmeden yemek için bile durmayıp arabada ekmek arası peynirle idare ederek ikindi öncesinde Isparta’da aynı işi yapıp oradan da Kütahya Kalesi’nde aynı tesbiti yapıp yatsı öncesi aynı amaç için Eskişehir’e yetişecek kadar işini takip eden biridir.

Kanunlar, yönetmelikler, emirler iş olsun diye olmaz; bir emir varsa mutlaka gereği yerine getirilmelidir. Bunun aksi örnekleri hayretle karşılayan Altıkulaç, kendi uygulamaları ile diğer gevşek sayılabilecek uygulamalar arasında karşılaştırma yapıp hangisinin doğru olduğunu okura söylettirmek istiyor ama Altıkulaç Hoca amalı cevapları sevmiyor anladığım kadarıyla.

Tayyar Altıkulaç emanet fikrine sonuna kadar sahip bir kişiliğe sahip. Emek verdiği, kurup geliştirdiği, hemen her şeyinde olduğu Diyanet Vakfı’yla ilgili verdiği anekdotlar olması gereken, artık örneklerine pek rastlayamadığımız gerçekten çok müthiş bir duyarlılığın eseri. Mesela genelde cumartesi günleri yaptıkları vakıf toplantılarında nöbetleşe yemek ısmarladıklarını, vakıftan bir kap bile yemek yemediklerini, içecekleri çay için malzemeyi bile sırasıyla arkadaşlarıyla aldıklarını anlatıyor ki gerçekten üst seviyede bir duyarlılık.

Tayyar Altıkulaç’ın omuz verdiği hizmetler nelermiş?

Tayyar Altıkulaç İmam Hatip Liseleri için, Yüksek İslam Enstitüleri için, Diyanet için, Diyanet Vakfı için kısaca din hizmetinin nerdeyse hemen her kanalında hizmeti olan bir şahıs. Onu yurtdışında Avrupa’da DİTİP ve benzeri kuruluşlarla ilgilenirken gördüğümüz gibi, Azerbaycan’da, Bulgaristan’da da görüyoruz. Hem yurt içinde hem yurt dışında din eğitiminin kemiyetten çok keyfiyetini arttırmak için uğraş vermiş bir hizmet adamı o. İSAM ve İslâm Ansiklopedisi, 29 Mayıs Üniversitesi de onun omuz verdiği hizmetlerden. Bu arada üç dönem milletvekilliği de yapmış ve bu görev sırasında Milli eğitim Komisyonu Başkanlığını yürütmüş. Bu esnada verdiği mücadeleler de var kitapta. Kitabın siyasi hayatıyla ilgili bölümü içeren üçüncü cildinde Meclis’in bütçesinden yola çıkarak yaptığı bir hesap var ki yine Tayyar Altıkulaç duyarlılığı kendini gösteriyor. O doğru bildiklerinden milim sapmadan yaşamaya çalışmış ki hatıralarından bunu anlıyoruz.

Bazen belgelerden, ayrıntılardan sıkılınsa da Tayyar Altıkulaç hatırat yazma işini bir dönemin daha iyi anlaşılması için yaptığını ifade ediyor ve araştırmacılara belge bırakıyor. Onun temiz yaşamaya çalışan, ilkeli ve titiz biri olduğuyla ilgili birçok hatıra var. Kendisini Bekir Karlığa, Hayrettin Karaman gibi arkadaşlarıyla daima istişare içinde görmek de o nesil için vefanın, arkadaşlığın, amaç birliği etmenin bir göstergesi olarak anlaşılabilir.

Mesela Azerbaycan’a direkt THY ile uçmayıp THY uçağı ile önce Trabzon’a , buradan pervaneli uçaklarla daha ucuza Azerbaycan’a giden, aradaki farkın vakfın hizmetlerinde kullanılmasını düşünecek kadar rakik bir kalbe sahip. Tayyar Altıkulaç, THY Trabzon’a uçmadığı zaman “ne yapalım, buradan THY ile pahalı da olsa direkt Azerbaycan’a uçalım” demek yerine defalarca otobüsle Trabzon’a gittiğini anlatıyor. Bunun anlaşılamayabileceğini söylüyor, “başka türlü de davranılabilir, buna diyecek bir şey de olmayabilirdi ama ben böyle davranmayı seçtim” diyor.

Kitap üst düzey bir devlet adamının yaşadıklarını öğrenmek açısından, hele bu kişi Diyanet İşleri eski başkanıysa bence daha da okunmayı hak ediyor. Kitaptaki satırları okurken yazarın yanlışlarım dediği bir bölüm de var. Süleymancılar’la ilişkilerinden dolayı eleştirilen Başkan bunu uzun uzun izah ediyor. Laiklik anlayışını ortaya koyuyor. Üç ciltlik kitap, daha önce değindiğim gibi bazen belgelerle sıkıcı bir hal alsa da ince bir adamı yakından tanımış, bir devre yakından bakmış oluyorsunuz. Allah hocamızın ömrüne bereket versin, hizmetlerini attırsın. Şimdi benim için sırada İsmail Kara hocanın kitabının yeni baskılarında bu hatırattan sonra neyi değiştirip neyi değiştirmeyeceği merak konusu artık.

Halil Arslan, zorlukları aşarkenki Tayyar Altıkulaç’ı okudu