Sosyal medya kanallarında bir kısa video vardı. Görüntülerden bir Arap yapımı olduğu anlaşılıyor. Akşam eve dönen küçük kızı karşılamak için annesi kucaklarını açıyor. Ancak kız annesine değil, hizmetçinin kucağına atılır. Aile ilişkileri konusunda acı ama gerçek bir video.

Buna benzer videoların gerçeğini her birimiz çevremizde bolca görüyoruz. Bu videoların çekilemeyeceği yer Afrika’dır. Doğumuyla beraber çocuklar, annelerinin sırtına yapışır. Bisiklete binerken, motorla seyahat ederken... Ticaretinde… Kadının kendi bisiklette, başının üzerinde bir büyük leğenin içinde yumurta vardır. Çocuk burada bile annesinin sırtına sarılıdır.

Bir gün kadın olmak

Çünkü burada hayatın çoğu yükünü kadınlar omuzlar. Erkeklerin sebze meyve satması çok ayıp görülür. Bu nedenle, çarşı pazarda manavlık yapanlar sadece kadınlardır. İster sabit mekânda, ister başının üzerindeki leğende… Bakmayın 8 Mart'ın resmi tatil olduğuna. Dünya kadınlar günü, burada resmi tatil… Hatta bizim memlekette tatil olmayışını garipsiyorlar.

O gün kadınlar yerel kıyafetlerini giyerler. Hatta bir öğrencimizin verdiği bilgiye göre, kadınlar o gün yemek yapmaz. Bunu bile erkekler yapar. Ah Batı hayranlığı! Sen ne hallere soktun bu insanları? Normal zamanda çok da önemsenmeyen kadın, bir Batı geleneği olarak bir günlüğüne kutsanır ve gönlü alınır. Bir Afrika atasözünde derler ki “Kadın, gündüz köle, gece kraliçedir.” Ama en önemlisi de annedir.

En çok onlar annedir

Afrika, annelerin en çok anne olduğu, anneliği yaşadığı ve tattığı yerdir. Hayat, sırtında bir kambur olarak görmediği bebeğiyle güzel onlar için. Bisikletin arkasındaki küçük sandalye en lüks olan taşıma yöntemi. En yaygın olanı ise sırtına sarılan bebek... Ben ağlayanını hiç görmedim. Hayatlarından çok memnunlar. Nasıl bir rahatlık ve uykudur ki, hep orada uyurken gördüm. Geçen gün ilk defa uyanık olan ve eliyle sağa sola el sallayıp hareket eden bir bebek gördüm. Ama bilin ki herkes hayatından son derece memnun.

Bakıcı görmemiş, ek gıdanın tadına bakmamış çocuklar, her yerde karınlarını doyurabilir. Afrika kadını, çocuklarının karnını doyurmak, onları emzirmek için yer aramaya gerek görmez. Bu konuda çok rahatlar. Ama bu minicik yavrularda en ihmal edilemeyecek şey, saçların örgüsü. Kız çocuklarının mutlaka saçları ince detaylarla örülüdür.

Cennet annelerin ayakları altındadır

Cennet annelerin ayakları altındadır.” hadis-i şerifini ben burada bir kez daha hatırlıyorum. Başta sevgili annem olmak üzere, bizim toprakların çilekeş anneleri de alınmasın ama kadınlar sadece anne oldukları için cennete girerlerse, ilk girecek olan Afrika anneleridir. Onlar, anneliği, anneliğin sıkıntısını içmiş kadınlardır.

Neredeyse gün boyu hiç bedenlerinden ayırmadıkları evlatlarını büyütürler. Ama en acı olanı da, bölgesel bir adet olarak, çocukların 3-4 yaşlarından sonra başka bir akrabanın yanında büyüyecek olmasıdır. Bizim mantığımızla bunun bir izah tarzı olmasa da acı gerçek böyle. Evlatları için anneler her zaman ve her yerde kıymetlidir. Ama burada yaşlı bir anne ve baba olmak çok daha ayrıcalıklı...

Arkadaşımızın kapısının önünde buralarda naba (Kral) koltuğu denen bir sandalye vardı. Ağaç dallarından yapılma ama özelliği yatır gibi rahat oturmak. “Evin nabası (kralı) olarak sen mi oturuyorsun?” diye sordum. “Bu annemin!” dedi. Annesinin akşama kadar hiçbir iş yapmadan orada gölgede oturma hakkı var.

Üf bile dememe” hassasiyeti ne güzel yakışmış Afrika’ya… Annemin, annelerin, anne adaylarının ayaklarının altına gizlenmiş cennet, “Her zorlukla beraber gelen bir kolaylık” olarak kendini gösterir.

 

Haşim Akın yazdı