Şu mübarek Ramazan günlerinde tüm sıcaklığına ve kalabalığına rağmen her yer yine her yer. Her güzelin kusuru olur. Önemli olan da zaten bardağın dolu tarafını görmek değil mi? Başka türlü bu hayat nasıl çekilir? Şu da var ki, bazen bardağın boş tarafına da göz atmak gerekir. Burası niye boş diye sorgulamak; umulur ki kendimize çekidüzen vermeye, eksiklikler üzerinde düşünmeye, körü körüne kullanıp tüketme kapitalist dünyasından bir nebze olsun uzaklaşmaya vesile olur.
Herkes artık “Nerde o eski Ramazanlar?” diye yakınıp duruyor. Şimdi yazarken aklıma geldi; belki de sosyal paylaşım sitelerinde dahi bu adı taşıyan gruplar mevcuttur. Bilmiyorum. Eski Ramazanlara özlem duyanlar, sadece özlem duymakla kalmasa belki bu kadar da özlemeye gerek kalmayacak.
On bir ayda bir gelen Sultan’ı karşılama törenlerinde her geçen yıl biraz daha gevşeklik gösteriliyor. Ne uğruna? Dünya sevgisi. Değer mi? Azrail (as) gelince kapıya görürsün değip değmediğini.
Bazıları için: Edeb Ya Hu!
Burada Ramazan’a yapılan tüm saygısızlıkları, umursamazlıkları sayacak değilim. Ama en çok zoruma giden noktaya da değinmeden geçmek istemiyorum: Oruç tutmak, insanların sırtında bir yük olarak algılanıyor artık, bir lütuf olarak değil. Ağır işlerde çalışanlar ve kendilerine, kendilerince kılıf uyduranlar çok rahat bir şekilde sokakta, lokantada hatta cami bahçesinde sıradan bir şeymiş gibi çok rahat hareket edebiliyorlar. Evet, ciddi manada ağır işlerle meşgul olanlar vardır. Ama yine de bazıları için: Edeb Ya Hu!
Ramazan’la ne alakası var denilecek ama bir şeyler daha eklemeliyim: Hem Ramazan’a hem de sıcağa aldırmadan alışveriş merkezlerini, mağazaları dolduran insanlar, nasıl bir tüketme potansiyeline sahip olduğumuzun ve kapitalizmin dişli çarkında nasıl döndürüldüğümüzün apaçık göstergesi. Elinde hiç parası olmayan bir hanım, çok rahat bir şekilde bir bankaya gidip, bilmem ne kadarlık faizle bilmem kaç milyarlık araç kredisi için başvurabiliyorsa, bu ülkede ters giden bir şeyler var. Ya da harcama, güzel giyinme (!) tutkusuyla girdiği, adının aslında İngilizce yazılmış ama okunuşu “Çöplük” olan bir mağazadan alışveriş yapabiliyorsa ve bunu kendine yapılmış bir hakaret olarak görmüyorsa insanlar; bu bardağın altında, kıyısında, köşesinde sızdıran bir kısmı olmalı. Aman dikkat.
Üstad’dan: İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü
Son olarak bir tavsiye: Yukarıda söylenilenler aslında İslam’ın kapitalizme göre konumlandırılmaya çalışıldığının göstergesi, kanaatimce. Diriliş Yayınları’ndan çıkmış, 60 sayfadan oluşan Üstad Sezai Karakoç’un İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü isimli kitabı Ramazan ayında, hele de bayram öncesi dönemde okunması gereken en önemli eser olsa gerek. Mesele kısa ve öz bir şekilde dile getirilmiş. Okuyun göreceksiniz.
Bardağınızın boşaltılmasına izin vermeyin. Uyanık olun.
Zeynep Doğan yazdı