Batı’nın Rönesans ile başlayan, Reform ve Aydınlanma Çağı ile devam eden, Sanayi İnkılabı ile son şeklini alan içtimai ve mali terakkisi; hiç şüphesiz ki Batı karşısında kendini geri planda hisseden diğer toplumları her manada tesir altında bırakmış ve bunun sonucu olarak Batı’ya öykünme, Batıcılık gibi mefhumlar bu toplumların ön planda tuttukları birer husus haline gelmiştir.
Siyasi, askeri, ekonomik ve refah bakımından geri kalmışlık duygusunun sonucu olan Batılılaşma hareketinin yorum ve tatbiki her ülkede farklı şekilde tezahür etmiştir. Ne yazık ki bizim gibi ülkelerde Batılılaşma her kurum ve ferdiyle, tümden Garplılaşmak, kendi kültür ve yaşayışından uzaklaşmak hatta yok etmek şeklinde telakki edilmiştir. Bunun müsebbibi olan âmil ise yukarda bahsedilen ve kısaca “Mağlubiyet İdeolojisi” diye tabir edebileceğimiz durumdur. Bu durumun yansımaları, ülkemizde her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da kendine yer bulmuş olup birçok yazar Batı’nın sadık bir tilmizi, yılmaz bir şövalyesi gibi kalemlerini kullanmışlardır. Kimi yazarlarımız ise bu durumu tahfif eden, alaya alan türde eserler kaleme alıp Alafrangalık blouse’nun bizim mintanımıza benzemeyeceğini ve bizim üzerimizde komik duracağını romanlarında anlatmışlardır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar tarafından kaleme alınan “Şıpsevdi” adlı roman tüm bu Batılılaşma hareketini daha doğrusu Batı’nın teknik, fen ve teknolojisini değil de yaşayışını, kültürünü alma hamlelerini Meftun Bey ve ailesi üzerinden oldukça mizahi bir biçimde anlatarak ince ince tenkit etmiştir.
Romanımızın baş karakteri olan Meftun Bey, ailesi tarafından tahsil için Fransa’ya gönderilen fakat orada bulunduğu müddetçe eğitimden çok bohem, sefih ve müsrif bir hayat tarzını benimseyen, bir süre sonra da parasızlıktan dolayı memleketine avdet etmek zorunda kalan bir zattır. Meftun Bey ülkeye dönerken beraberinde Fransa’da öğrenmiş olduğu yarım yamalak ve şuradan buradan kulaktan duymayla edinmiş olduğu edebiyat, sanat, felsefe, sosyoloji, adab-ı muaşeret, tarih, psikoloji, hukuk gibi malumatları da getirir ve tüm bunları malumatfuruş ve ukala bir edayla her fırsatta civarındakilere aktarmaya çalışır. Meftun Bey, Fransa’da modanın inceliklerini de öğrendiği için giyim kuşamında son derece titiz, en ince ayrıntıya varıncaya dek hassastır. Döndüğünde, yurtdışında okuyanlara allame gözüyle bakıldığı için Meftun Bey de ailesi ve konak efradı nazarında bir allame-i cihandır artık.
Kalender bir meşrebe sahip olan(!) Meftun Bey bazı alimler gibi fildişi kulesinde kalmayı seçmeyerek temin ettiği engin ve ulvi bilgileri aile ve konak efradına öğretmeyi, onları cehalet ve görgüsüzlük çukurundan çıkarmayı görev addedip işe koyulur. Konağın müştemilatından tutun yemek çeşitlerine, fertlerinin kıyafetlerinden tutun yemeklerin baharatlarına kadar karışmadığı hiçbir alan, dahil olmadığı hiçbir nokta yoktur. Sık sık icra ettiği toplu dersler ile şu irfan ve ilimden yoksun Doğu halkını irşad etme vazifesini hakkıyla yapmaya çalışır. Bilhassa adab-ı muaşeret hususunda çok titiz olan salon erkeği Meftun Bey, dayattığı kaideler ile sofradaki herkese azap çektirerek, çoğu kişinin de aç kalkmasına sebep olacak kadar misyonuna sadık bir bir kişidir. Kitapta bolca kendine yer edinen bu ve buna benzer hadiseler, Alafranga-Alaturka çatışması ve bu çatışmanın öznesi mevkiinde olan konak efradının tepkileri oldukça güldürücü ve komik olmakla beraber bir o kadar da düşündürücüdür.
Hikmet ve irfan dolu veciz cümlelerinin arasına sıkça Fransızca kelimeler katarak Fransızca bildiğini ve ne kadar bilgili olduğunu her fırsatta etrafındakilere göstermeyi seven Meftun Bey, Avrupalılaşmak için yapılması gereken her şeyi yapar, hiçbir harcama ve tasrifattan ictinap etmez. Zira onun konağı bir Fransız asilzâdesinin şatosu gibi olmalı, bu uğurda yapılan harcama göze büyümemelidir. Gel gör ki bir vakit sonra maddi varlık vefa göstermez, para suyunu çeker ama onun çözümünü de komşusu ve çok zengin bir zat olan Kasım Efendi’nin kızıyla evlenmekte bularak bu yönde çalışmalara başlar. Lakin hesaba katmadığı bir şey vardır ki Kasım Efendi çok cimridir ve kızıyla evlenecek kişiye zırnık koklatmak gibi bir niyeti yoktur. Bunda muvaffak olamayacağını daha doğrusu Kasım Efendi’nin servetinden istifade edemeyeceğini anlayınca kız kardeşi ve yeğenini Kasım Efendi’nin oğluyla evlendirmek ister fakat bunda da başarılı olamaz. Küçük Paris’i önce konağında sonra şehrinde yaşatmak azminde olan Meftun Bey’i bunlar yıldırmaz ve bu müşkilatı aşmak için türlü desise ve hilelere başvurur. Müraacat ettiği bu hileler her ne kadar Meftun Bey kendisini “Alafranga” olarak zorla takdim etse de esasında bir “Şarklı” hatta “Şark kurnazı” olduğunu ifade eder niteliktedir. Kitabı okuyunca size de bir yerlerden tanıdık gelecektir bu tip.
Sonuç olarak; Batı kültür ve yaşayışının bize uygun olmayan noktalarını, bu noktaların gülünç ve tuhaf yanlarını, Meftun Bey gibilerin Batı’ya “Meftun” olmaktan çok “Mecnun” olduklarını, düştükleri trajikomik girdapları ve aşağılık duygusunu mizahi hatta çoğu yerinde kahkaha ile güleceğiniz tarzda kaleme alıp kendi üslubunca tenkit eden ve esasında “Biz olarak” ve “Biz kalarak” ilerlemenin gayet mümkün olduğunu ifade eden Hüseyin Rahmi; sadece kendi döneminin hastalığı olan Batılılaşmayı değil, farklı bir boyut kazanan günümüz Batılılaşmasına da tariz oklarını o günden atarak mühim bir vazife ifa etmiştir. Tüm bunlarla beraber belirtmeliyiz ki Hüseyin Rahmi de aslında bir Alafrangadır ama onun dehlizinde kaybolup aslını yitirenlerden değildir. Kültürünün sokak dili ve edebyatına, argosuna varıncaya dek her cihetine hâkim olan, buna mukabil hem Doğu hem de Batı’yı mecz etmeye çalışan bir ediptir. Hem küreselleşen ve globalleşen dünyada hangimiz bir tutam “Alafranga” değiliz ki! İş ki kim olduğumuzu aslımızı, benliğimizi unutmayalım.
Sonradan görmelere mahsus “buldumcuk” bir tavırla her fırsatta kendi kültür ve medeniyetini hor gören, sindirmeden ve çözümlemesini yapmadan ham bir şekilde yuttuğu Batı kültürünü kurtuluş hapı zanneden budala Meftun Bey’in; sonunda hiçbir netice hasıl edemeden sıkıntılarla dolu gayya kuyusuna düşüşünü okuyacaksınız.
Hali hazırda günümüzde fazlasıyla var olan diğer Meftun Beylerin yahut Meftune Hanımlarının azalması temennisiyle...