Amin Maalouf hiçbir kitabında müslümanlardan, müslümanların inanç değerlerinden hiç bahsetmez. Bu cümlenin iddia taşıyan bir tarafı yok. Yok, çünkü yazdıklarıyla önemli bir izleyici, okuyucu kitlesine ulaşan Maalouf, Lübnan’ın Fransız sömürgesi olduğu yıllarda, aldığı eğitimin etkisiyle kitaplarının tümünü Fransızca kaleme almıştır.
Batının oryantalist bakış açısını mihver tutarak eserlerini oluşturan Maalouf, doğu dünyasının bir ferdi olarak yazdıklarında, doğunun acıları, kıvranışları, sosyo kültürel ezilmişliği yerine, batının modern anlatıdan almış olduğu zevkin izini şürmüştür. Maalouf birçokları tarafından müslüman olarak bilinse de sıkı bir katolik eğitimin hıristiyan inancı ile birleşimi neticesinde batının gözde yazarları arasına girmekle doğu dünyasını acaba sevindirmiş sayılabilir mi? Ya da doğu dünyası gerçekten Maalouf’un yazdıklarıyla hemhal midir?
Rivayet muhtelif, geçelim
Fısıltı gazetelerinin (ki bunların tirajları konusunda değişik görüşler bulunmaktadır) yazdıklarına bakılacak olunursa şayet, Lübnan’ın önemli İslâmcı entelektüellerinden Muhammet Nurettin, Maalouf’un yazdıklarına sempatiyle baktığını gizlememekteymiş. Riyavet muhtelif, geçelim. Yabancılaşmanın, batıya rağmen yabancılaşmanın bu denli keskinlik arzettiği ve yıllarca sürmüş Fransız sömürüsüne rağmen batı hayranlığının bu denli içselleştirilmiş olması, bir yazar adına son derece düşündürücü. “Ölümcül Kimlikler”de politik bir ayrım yapmaksızın halkı bütün haliyle ‘sömürünün sıcaklığı’na çağıran Maalouf, doğunun gizemine duyduğu romanlarındaki eşsiz dekoru batıya çevirdiğinde yüzyıllarca sürmüş baskı ve işkencenin; acı ve zorbalığın yeniden yazımı için yeni bir kimliğe ihtiyaç duyabilir. Elbette bu cesaretinden sonra batıda barınacak yeni bir kimlik bulabilirse!
Akademiden önce akademiden sonra
Amin Maalouf, 2004 ve 2007 yılları arasında adaylığının reddedildiği Fransız Akademisi üyeliğine seçildikten sonra duygu ve düşüncelerini yeniden gözden geçirdi mi bilinmez ama bugün “Çivisi Çıkmış Dünya”, “Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri”nin yazarı, ABD’nin dünyanın almakta olduğu yeni şekil üzerinde daha kalıcı projeler üretmesini isteyebiliyorsa, doğu sadece kitaplarda kalan, kitapların dekor olarak seçtiği bir gizem yolculuğundan başka bir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü Maalouf, dünyanın ve doğunun içinde bulunduğu açmazlar karşısında çözüm yolu olarak değerlerin batı içersinde eritilmesini ve batıya eklemlenmeyi önermektedir.
Celladına aşık bir mahkûm; Amin Maalouf!
Arif Akçalı bu maskeyi gör dedi