MAZLUMDER bugün, Milli Eğitim Bakanlığı'nın kılık-kıyafet yönetmeliğini tüm illerde düzenlediği eş zamanlı eylemlerle protesto etti.

Bakanlar Kurulu tarafından kararlaştırılıp, 27.11.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan yönetmeliği protesto etmek için MAZLUMDER İstanbul Şubesi de İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir eylem gerçekleştirdi.

Birçok sivil toplum kuruluşu tarafından da desteklenen eylemin sunuculuğunu MAZLUMDER İstanbul Şubesi Eğitim Komisyonu Başkanı Ali Öner yaptı. Öner, şimdiye kadar yasaların halkın talepleri göz önünde bulundurulmadan yapıldığını, kılık-kıyafet yönetmeliği ile de Müslüman halkın inançlarının göz ardı edildiğini belirtti.

İlk olarak Fatih Akıncılar'ı adına konuşan Mehmet Şahin “Bugün sayın başbakanın diktatör ve kendi halkına zulmetmekle, özgürlükleri kısıtlamakla suçladığı bazı ülkelerde dahi başörtüsü yasağının olmadığının altını çizmek istiyorum. Hal böyleyken başbakanın kendi halkından esirgediği özgürlüklerin ve adalet taleplerinin karşılanması hususunun bir an evvel dikkate alınmasının gerekliliğine inanıyoruz” dedi.

Anadolu Platformu adına konuşan Hüseyin Özhazar ise şunları söyledi: “Bir akıl tutulmasıyla çıkarılan bu yönetmelik karşısında sessiz kalmamız mümkün değildir. Çocuklarımız yaz-boz tahtası oldu, sürekli değişen uygulamalarla sağlıklı nesiller yetiştiremez olduk. Bu yönetmelik 80-90 yıldır devam eden yasakçı zihniyetin devam ettiğini ortaya koymaktadır. Devletin çocuklarımız eğitmek gibi bir görevi olmadığını, çocuklarımızın bize Allah'ın bir emaneti olduğunu düşünüyoruz ve bu emanetleri de devletin ziyan etmesine izin vermeyeceğimizi yineliyoruz”.

Özhazar'ın ardından Anadolu Öğrenci Birliği Platformu'ndan Emrah Atilla bir konuşma yaptı. Atilla “Devletin dengeleyici yanını görmemiz gerekirken devletin zulmediciliği ile karşı karşıyayız. Zulmedici bir devlet ise yok hükmündedir, sadece ismi ile vardır. Devletler milletleri için vardır, halkın rahatı ve adaleti için vardır. Ama ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti hem halkına zulmediyor hem de gelecek nesilleri kurşun asker misali kendi ideolojisi için hazırlıyor dedi.

ASDER Başkan Yardımcısı Emekli Binbaşı Gürcan Onat ise başbakana seslenerek yönetmeliğin değiştirilmesi ve adaletin sağlanması çağrısında bulundu.

Son olarak MAZLUMDER İstanbul Şubesi Hukuk Koordinatörü Av. Arife Gökkaya Dinç MAZLUMDER İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan ve Eğitim-Bir-Sen ile Özgür Eğitim-Sen tarafından da desteklenen basın açıklaması metnini okudu.

MEB'in kılık-kıyafet yönetmeliğinin ilkel başörtüsü yasağını diri tutma gayretinin somut bir örneği olarak değerlendirildiği açıklamada “Bahse konu, MEB'e bağlı resmî ve özel okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair usûl ve esasları belirleyen yönetmelik, bir taraftan “Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık ve kıyafet serbesttir.” hükmünü içermesine rağmen diğer taraftan “Öğrenciler okul içinde başaçık olarak bulunur.” hükmünü içermektedir. Kız öğrencilerin sadece, İmam-hatip ortaokul ve liseleri ile çok programlı liselerin imam-hatip programlarında tüm derslerde, ortaokul ve liselerde ise seçmeli Kur'an-ı Kerim derslerinde başlarını örtebileceği hükmünü içeren yönetmelik hukuksuz bir yasağı halen diri tutmaktadır” denildi.

Gökkaya Dinç: “Düzene uygun kafalar yetiştirmekten öte bir anlam taşımayan, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve tektipleştirilmiş zorunlu eğitim ile her çocuk cendereye alınmaktadır. Hem belli bir ideolojinin kirli gömleği ailelerin inançları hilafına zorla çocuklara giydirilmeye çalışılmakta hem de en makul talepler bile yok sayılmaktadır. MAZLUMDER olarak, verilen zorunlu eğitime Başörtüsü ile katılmak isteyen çocukların; öğretmen ve idare baskısına maruz kaldığı, tecrit edildiği, yıldırma amaçlı olarak başka okullara sevk edildiği, arkadaşlarının önünde küçük düşürüldüğü ve arkadaşları tarafından baskı altına alındığı, dövüldüğü/dövdürüldüğü, ailelerinden alınacakları yönünde tehditlere maruz bırakıldığı bir sistemde fiilen zaten uygulanan ufak tefek iyileştirmelerin birer nimet bahsi olarak sunulmasını kınıyoruz” dedi.

Cılız bir iyileştirmeyi bile “dindar ve kindar nesil projesi” olarak değerlendiren Eğitimsen'in “Okullarda dini yaşam tarzını yaygınlaştıran, gelişme çağındaki çocukların psikolojisini olumsuz etkileyecek dinsel simgeler kesinlikle kullanılmamalıdır.” Açıklamasını yaparak yasakçılığa ve kamplaşmaya araç olmayı yeğlediğinin vurgulandığı açıklamada “Başörtüsüne özgürlüğe karşı çıkanlar, bu çağda çocukları inanç hürriyetini kullanamaz, düşünme yeteneğine sahip olmayan, çevresinden habersiz ve psikolojisi bozuk varlıklar olarak görmektedir. Hâlbuki öğretim gören çocuklar bireydir ve her normal insanın sahip olduğu haklara sahiptirler” denildi.

Açıklama, Tevhid-i Tedrisat Kanununun kayıtsız şartsız kaldırılması talebi ile son buldu.

MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar ise konuyla ilgili basına verdiği demeçte şunları söyledi: “Yürürlüğe konulan kılık-kıyafet yönetmeliği başörtüsünü dini öğretim alanıyla sınırlı bir çerçevede konumlandırmaktadır. Bu, hem İslam'ın yaklaşımı hem de toplumun kabulleriyle örtüşmemektedir. Özgürlük gibi sunulan bu yönetmelik bir akıl tutulmasıdır ve ciddi bir sınırlamayı beraberinde getirmektedir. Biz şunu söylüyoruz; Yaşamın tüm alanlarında başörtüsü serbest olmalı. 28 Şubat'ta darbenin yanında olan kuruluşlar gibi Eğitim-Sen de, bugün medyada çıkıp postmodern darbe döneminin dilini kullanarak Müslüman insanların görünürlüğüne karşı çıkıyor. Başörtüsü sadece özgürlükler bağlamında değerlendirilemez, başörtüsü Müslüman kimliğin görünürlük problemidir ve 80 yıldır Müslüman kimliğin yaşadığı sorunlardan ayrı tutulamaz. Hükümetin halkın taleplerini görerek bu yanlışı bir an önce düzeltmesi gerekmektedir. Eğer bu talepleri yerine getirdikleri için başlarına bir şey gelecekse yanlarında halk vardır, Hakk vardır. Ama eğer müstekbirlerin düşüncelerini, düzenlerini meşrulaştırmak ve o yolda ilerlemek çabasında iseler o zaman halk ile de Hakk ile de yolları ayrılacaktır”.

 

Yüsra Dal haber verdi