Babıâli, Necip Fazıl’ın, “Verimlerim arasında en mümtaz yerlerden birini almak istidadında” dediği bir eseridir. Adeta bir itirafname gibidir. Yirmili yaşlardan başlayarak, Babıâli’deki ‘hızlı’ ve ‘bohem’ hayatını bütün açıklığıyla gözler önüne serer üstad. Bütün günahlarını, ne varsa ortaya döker. Bunu yaparken de çok cesurdur, korkusuzdur. Ve bu eser, “bir insanın, kendisini kendisinden süzüp, ayırıp, çıkarıp, türlü dekorları, eşyası, etrafiyle bir arada dışarıdan seyredişini çerçeveliyor” dediği eseridir.

Üstadın, bu kitabı okuyan inançlı kesimden tepkiler aldığı, kitabın başındaki ‘Bir İzah’ bölümündeki açıklamalarından anlaşılmaktadır. Tepkilere şu karşılığı verir: “Babıâli’yi okuyan bazı Müslümanlık taslayıcıların ondan gocunduklarını haber aldım. Onlar eserin fikri ve sanat kıymetine dikkat ettikleri halde şahsıma ait günah dolu bir hayatın açığa vuruluşunda ayrıca günah bulunduğu kanaatinde imişler. Yazıklar olsun! Eğer benim gayem İlahi rıza olmasaydı da bu çeşit insanları kurtarmak olsaydı onları kurtuluşa asla ehil saymaz, bir köşeye çekilir, Allah’tan başka kelime etmez, yalnız nefsinin tezkiyesiyle uğraşır ve işte bu kabil marka Müslümanlardan el etek çekerdim. Veli çapında ve şeriatı canından fazla sevmek mevkiinde bir zat, bu satırlar kendisine okunurken şöyle demiştir: Hak ve fazilet gayesiyle günahını tespit etmekten büyük hak ve fazilet olamaz. Bunu anlamamak ise denaet ve sefalet...’”

Ben çilekeş bir adamım

Necip Fazıl, ‘Ben çilekeş bir adamım’ diye ifade eder kendisini. Evet çilekeş şairimizin, bu kitapta, çilelerle dolu hayat mücadelesini, Babıâli’de başlayan, sonra Fransa’ya, Paris’e gidişini, Paris günlerini ve tekrar yurda dönerek yine Babıâli’de kaldığı yerden bohem hayata devam edişini kendi anlatımından, yer yer zevkle ve eğlenceyle, yer yer hayretler içinde okuyacağız.

Necip Fazıl'ın Robert Kolej’deki derslerine son verilmesinin sebebi öğrencilere milli ve İslami kimliklerini hatırlatıcı ders vermesi, dersinde bu konuları anlatmasıdır. Bundan okul yönetimi rahatsız olur ve askerlik bahanesi okul yönetimi için iyi bir fırsat olur ve okuldaki derslerine böylece son verilir. İşin garibi Necip Fazıl’ın yerine, çilekeş şairimizin ‘onlara yakışan’ diye ifade ettiği Behçet Kemal hocalığa atanır... Bu ders verme işlerini de Hasan Ali Yücel ayarlamıştır. Bu arada şiirleri çıkmakta, tiyatro eserleri yayınlanıp sahnelenmektedir. Özellikle ‘Bir Adam Yaratmak’ eseri kapalı gişe oynar o dönemler. Ağaç mecmuası çıkar kısa bir süre. Ve Büyük Doğu tecrübesi ve hatta macerası... Hapisler... Aflar... Yakından tanıdığımız, çok ünlü, edebiyat adamımızın, düşünce ve fikir adamımızın, gazetecinin, siyasetçilerimizin tahlilleri, değerlendirmeleri. Yavaş yavaş tasavvufa doğru kalbî yönelmeler. Bu hususta daha çok ‘O ve Ben’ kitabına atıfta bulunur.

Gerçek kurtuluş, Babıali’nin millileştirilmesi, ahlakileştirilmesiyle olacaktır

Babıâli’yi devrelere ayırır Necip Fazıl. Filiz verme ve kıvam tutma 1875. 1900’e kadar, karakter, iptidai bir saffet ve zoraki nezahet. 1900’den öteye ve bugüne kadar da murakabe sargılarının birdenbire çözülmesi yüzünden ağzı bozuk bir cesaret ve arkasından İttihat ve Terakki yumruğu altında kuyruğu kısık bir korkaklık, daima asliyetten, halisiyetten, tekeffüriyetden, samimiyetten mahrumiyet... Eserin öznesi Babıâli’dir. Babıâli ahlakıdır. Babıâli'de var olan samimiyetsizliktir.

Büyük Doğu macerası başlar. Dergide bütün yük Necip Fazıl’ındır. Bütün yazılar onun elinden geçer. Bütün tashihleri o yapar. Meşhurlardan gelen yazıları bile. Gençlerden ise hiç ümitvar değildir. Yokluklarla boğuştuğu yılardır. Kapıya gelen sütçünün parasını bile ödeyemez durumdadır. Mecmua bir açılır, bir kapanır. Kör topal yoluna devam eder. Devletten, Demokrat Parti aleyhine yazması ve İslami konulara fazla el atmaması karşılığı destek teklifi gelir. Kabul etmezse tehdit de arkasından gelir. Ya saray, ya zindan...

Tek Partinin demir yumruğuyla idare edilen dikta rejimi ardından Demokrat Parti iktidara gelir. Demokrat Parti ile ilgili Necip Fazıl’ın değerlendirmeleri de farklıdır. Biz millet olarak övgü ve yergilerimizde ifrat ve tefrite kaçarız. Ya göklere çıkaracak kadar beğeniriz. Ya da yerin dibine batıracak kadar nefret ederiz. Ortası yoktur bunun. O yüzden N. Fazıl’ın Demokrat Parti dönemine dair değerlendirmeleri de ezber bozan türdendir. Halk Partisine bir vururken, Demokrat Parti'ye iki vurmak ve dönüp tekrar Halk Partisi'ne üç vurmakla mükellef sayar kendini. Demokrat Parti olayının halisliğine inanmaz.

Ve Menderes... Menderes’le ilgili görüşleri de Demokrat Parti'den farklı değil. Adnan Menderes’le ilgili enfes değerlendirmesi, bu yazıya uzun gelecek hacimdedir N. Fazıl’ın. Kısaca, ‘Bir Tereddüdün Romanı’na kahraman olmaya layık görür onu.

Bir-iki yıl önce basında Necip Fazıl’ın Demokrat Parti döneminde Başbakanlık'tan örtülü ödenek kanalıyla para aldığı tartışılmıştı. Bu konuyla ilgili de çok cesur, hiçbir şeyi saklamayan açıklamaları mevcut eserinde. Ayrıca, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Ferruh Bozbeyli, Sadettin Bilgiç, Arif Nihat Asya, Nurettin Topçu ve Osman Yüksel Serdengeçti ve daha başka isimler hakkındaki yaşadıklarıyla ilgili ve kendisinin onlara dair tahlil ve görüşleri yer almakta eserde.

“Bir gün Büyük Doğu neslinin pırıltılı neşterini saplayacağı ümidini muhafaza ettiğimiz ‘Babıali’ ufunetini göstermek için bu kadar temsil yeter” diyen Necip Fazıl, “Türkiye’nin bir buçuk asırdır beklediği gerçek ruh ve kültür ihtilali, önce Babıali’nin millileştirilmesi, ahlakileştirilmesi temel görüşe oturtulmasıyla başlayacaktır” hükmünü verir.

Metin Uygun yazdı