Kamu kurumlarının yayınladıkları bültenlerin makul, abartılı olmayanları için eyvallah diyorum ama en nihayetinde geri dönüşüme ya da çöpe gidecek bültenlerin akıbetleri göz önüne alındığında bunların israf boyutu düşünülerek hazırlanması gerektiğini düşünürüm. Bugüne kadar saklanmaya değer bir kaç bülten biliyorum. Bir tanesi İslamiyat dergisinin bülteni mesela. Bültenden öte bir ilave ama adı bülten. Bu istisnalara bir bülteni daha dahil etmek lüzumu hasıl oldu: Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Bülteni. Dostum Abdullah Rüştü Kişi'nin haber vermesi ve himmet edip getirmesi dolayısıyla haberdar olduğum bülten neredeyse tam bir Ayasofya kitabı. 88+168 sayfalık çalışmanın en önemli yanı Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya Vakfiyesi'ni yayınlamış olması. Yani 88 sayfası metinden ve 168 sayfası ise vakfiyenin tıpkıbasımından oluşuyor.
Ayasofya: Kabus dolu rüyamız
Ayasofya Camii gündemimizden hiç düşmeyen ancak şu sıralar biraz daha yüksek sesle dillendirdiğimiz sancımız, yaramız. Adeta kabus dolu rüyamız. Kim uyandıracak bizi 1935 Şubat'ından beri devam edegelen bu sıkıntılı rüyadan? Acaba ne zaman rahmet esintisi ile uyanacağız?
Fethin mirası ve sembolü olan bu eseri yeniden gündeme almak yetmiyor, onun hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğumuz da ayrı bir önem arzediyor. İşte Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi çok hayırlı bir işle Ocak-Mart bültenini tamamen Ayasofya'ya tahsis etmiş. 256 sayfalık bülten aslında arşivlik bir kitap. Zira bugüne kadar edinemeyenler için Üç Devirde Bir Mabed (Ahmet Akgündüz, Said Öztürk, Yaşar Baş) kitabından Ayasofya Vakfiyesi kısmı tıpkıbasım yapılmış. Vakfiyenin transkripsiyonu yine bültende yer almakta. Ayrıca Mustafa Armağan'ın daha önce üniversitede yaptığı Ayasofya söyleşisinin deşifresi, Ruşen Eşref Ünaydın'ın kaleminden “Ayasofya'da Bayram Namazı”, “Edmondo de Amicis'in Gözünden Ayasofya”, Üç Devirde Bir Mabed kitabından “Ayasofya'da Türk-İslam İzleri” yazıları bültende yer alan diğer yazılar.
Ayasofya'da idrak edilen son Kadir Gecesi
Bültenin girişinde Prof. Dr. Hikmet Özdemir, vakfiyede yer alan dua ve bedduanın muhatabının yalnız Ayasofya'yı camilikten çıkaranlar değil, aynı zamanda vakfiyeyi dikkate almayarak Ayasofya'yı ibadete açmayan/ açmak için gayret göstermeyen rical-i devlet olduğunu yazıyor. Maalesef acı hakikat bu. Müzeye dönen koca mabedin, fetih mirasının kapanma serencamının da her aşamasının şaibeli olduğu artık bir hakikat olarak önümüzde duruyor. Mustafa Armağan, can yakıcı bir soru daha soruyor: Ayasofya ibadete kapalı iken nasıl, hangi yüzle fetih kutlayabiliyoruz? Fethin sembolü olan mabed, Fener Rum Patrikhanesi'nin değil, bizzat Bizans imparatorunun şahsi mülkü idi ve fetihle beraber Fatih'in mülkiyetine geçmişti. Artık manasından çok çok uzaklaşan fetih gösterilerinin yukarıdaki soru sorulduğunda anlamsızlığı açığa çıkacaktır.
Armağan'ın aktardığı bir diğer anektod Ayasofya'da idrak edilen son Kadir Gecesi ile alakalı. Dönemin Amerikan büyükelçisi Charles Sherill, 1933 yılı Kadir Gecesi'ni Ayasofya'da idrak etmek istemiş. Duygularını hatıralarında paylaşmış: "On binden fazla insanın bütün her şeyi unutup, ruhları ve kalpleriyle kainatın yaratıcısına dua edişlerini seyretmek Müslüman olmayanlara dahi büyük bir heyecan verir. Burada yapılan dualar o insanların kalplerinde Tanrı'ya doğru ulaşmaktadır. Avrupa papazlarınki gibi bir kılavuzluk olmadan doğrudan doğruya Tanrı'ya ulaşmaları muhteşemdir. Ben o akşam orada yaşanan o manevi ortamı daha önce hiçbir Hristiyan meclisinde görmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim."
Vakfiyeden ilginç bir ayrıntı
Bugün Tapu Kadastro Müdürlüğü'nde kayıtlı Arapça vakfiyede sadece Ayasofya yer almıyor. Bezzazlar Çarşısı, Kalenderhâne, Galata Camii, Şeyh Vefâzâde Camii, Fatih Camii gibi vakıf eserleri de bu vakfiyede yer alır. “Bugün vakfiyelerde yer alan hangi hususa riayet ediyoruz” sorusu ayrı bir bahistir. Ama Fatih Camii de gözümüzün önünde duran önemli klasik eserlerimizdendir. Fatih Sultan Mehmet vakfiyede Fatih Camii'ne 20 kişi tayin ettiğini, bunlardan her birinin günlük iki akçe ile Kur'an'ı dönüşümlü olarak okuyacağını, yirmi kişi daha tayin ettiğini ve bu kişilerin her birinin her gün camide 3500 defa kelime-i tevhid okuyacağını, yine bu kişilerin reislerine günlük üç akçe, diğerleri için iki akçe ayrıldığını, on kişi daha tayin edip her gün Efendimiz'e salavat getirileceğini, bunun yanında beş kişi daha tayin olup burada günlük beş vakit namazını cemaatle kılacağını ve sevabını da vakfa bağışlayıp dua edeceklerini zikreder.
Daha vakfiyede sayılan yüzlerce husus var ki bunlara şu an riayet edilmiyor. Belki bu eser vesilesi ile birilerinin dikkatini çeker de en azından elimizde olan eserlerinin vakıf şartlarını yerine getiririz. Yolu o tarafa düşenler için Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörlüğü, Fatih itfaiyesinin hemen yanındaki tarihi binada...
Kâmil Büyüker, Ayasofya özel sayılı kıymetli bir Bülten'e işaret etti