Şehirler üzerine yaptığı çalışmaların ardından tarih alanında önemli çalışmalara imza atan, okurlar için tarih yazarı olarak bilinmeye başlayan Mustafa Armağan, yaz başında yeni bir çalışma ile çıkageldi okurlarının karşısına: Avrupa’nın 50 Büyük Yalanı.
Avrupa’ya eleştiri bombardımanı
Mustafa Armağan bu kitabında bakışını yeni bir alana yönlendiriyor: Avrupa’ya. Avrupa’yı eleştiri bombardımanına tutarak okurun Avrupa ile ilgili bildiği klişe bilgileri yerle bir etmeye çalışarak Avrupa’nın gerçek kimliğini ortaya koymaya çalışıyor.
Yazar, kitabın ön sözünde kitabını şu cümlelerle özetliyor: “Bu kitap, Tanzimat’tan sonra put haline getirilmiş olan Avrupa/Batı büyüsünün bozulması için zihinlerimize salınan yalanları deşifre etmeyi amaçlayan bir fikir arkeolojisi çalışması. Bir medeniyet değiştirmesi sürecinde belki de kaçınılmaz olarak yakalandığımız hastalığın mitler ve yalanlar şeklindeki tezahürleri üzerine yeniden düşünme çabası. Avrupa’nın asırlık yalanlarına, gecikmiş bir karşı duruş belki.”
Neden Avrupa eksenliyiz?
Hepimizin kafası Avrupa ile ilgili sorgulanmamış bilgilerle dolu. Bizlere öğretilen her şeyi sorgulamadan, hatta sorgulanabileceğini bile düşünmeden kabul ettik. Avrupa’yı her şeyin mihverine koyduk ve her şeye o açıdan baktık. Tarihimize de. Mustafa Armağan, söz konusu eserinde bununla ilgili sorular sorarak şöyle bir tespitte bulunuyor: “Osmanlı ilerledi: Nereye? Avrupa’ya doğru. Osmanlı geriledi. Nereden? Avrupa’dan.
Gördüğünüz gibi bütün bir Osmanlı tarihini Avrupa eksenli olarak okuyoruz. Neden bir Hindistan’ın Goa Limanına çıkarma yapan Osmanlı, Viyana’yı kuşatan Osmanlı kadar yer almaz tarihlerimizde? Ona Avrupa açısından baktığımızdan kuşkusuz.”
Avrupalı heykelleri deviriyor
Mustafa Armağan’ın dikkat çektiği nokta gerçekten önemli. Tarihimize hep Avrupa ile ilgili ilişkiler açısından baktık. Bilimle ilgili neler öğrendiysek oradakilere endeksli olarak öğrendik, onların bize anlattıkları şekilde öğrendik. Doğudaki bilim adamlarıyla, tarihle, edebiyatla sanatla hiç mi hiç ilgilenmedik. İbn-i Sina, Farabi, Tagore, Firdevsi Avrupalı hemdaşları ile yan yana bile gelemedi hiç. Çünkü onların Avrupa ile bir ilişkisi kurulmamıştı ve dolayısıyla öğrenmemeliydik. Öğretilmedi de okullarımızda doğru dürüst. Avrupa ise sorgulanmadan öğretildi. Edebiyatta, sanatta, bilimde, tarihte onlar ulaşılmaz bir noktada duruyordu ve bizler onların bu alanlarındaki temsilcilerini birer kahraman gibi öğreniyor, onları zihinlerimize o şekilde yerleştiriyorduk.
Mustafa Armağan işte bu noktada bizlere büyük bir iyilikte bulunuyor ve bizim kafamızdaki kahramanların heykellerini yıkıyor. Hem de sağlam dayanaklarla yıkıyor. Belleğimizde büyüttüğümüz o kişilerin aslında öyle olmadığını ortaya koyuyor. Yazar bu çalışmasıyla yalnız Avrupa tarihinin bilinmeyenleri ortaya çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi tarihimizdeki bazı karanlık noktaların da aydınlatmaya çalışıyor.
İşte bazı yalanlar
Avrupa’nın doğrudan kendisine dokunan ve Avrupa ile ilgili 50 büyük yalanı ortaya koyan kitap, beş bölümden oluşuyor: “Avrupa bilmecesi, Avrupa’nın yalanları, Amerika’yı kim keşfetti? İflas eden tanrıça, Çağdaş bilimsel mitoloji”
“Galile’nin kiliseye karşı çıkmış bir bilim kahramanı olmadığı, Hitler’in aslında Avrupa’yı işgal planı bulunmadığı, Einstein’ın son yıllarında beyninin yavaşladığı, ilk feministlerin fabrikalardaki kadınları evlerine kapatma için kampanyalar düzenledikleri, Kopernik ve Kepler’in güneşe tapanlar tarikatından oldukları, Rönesans insanlarının Ortaçağ’daki atalarından daha pis yaşadıkları” belgelere dayalı olarak ortaya çıkarılan “yalan”lardan bazıları.
Kısaca özetlemek gerekirse Mustafa Armağan, Türk aydınının 1,5 asırdır peşinde koştuğu ‘Avrupa mucizesi’ yalanlarını, farklı ve şaşırıcı yönleriyle bu kitapta birer birer deşifre ediyor ve okurlarının Avrupa’ya bakışını şaşırtıcı bilgilerle değiştiriyor.
Türk tarihi ne zaman?
Çoğu şeyin değiştiği, birçok şey gibi tarihin de şeffaflaşmaya başladığı günümüzde Avrupa ile ilgili karanlıklar aydınlanıyor ve ezberler bozuluyor. Bozulmalı da… İşte Mustafa Armağan’ın söz konusu kitabı da tam bir ezber bozan kitap. İnsan okuduğu zaman bunu daha iyi anlıyor. Temennimiz bu yalanların 50 ile sınırlı kalmaması ve arkasının da getirilmesi. Hatta işin içine Amerika’yı da katmak gerekir. Uzağa giderken yakını da unutmamalı ve Türkiye’nin yalanları da ortaya konmalı, resmi tarih adı altında ezberletilenlerden Mustafa Armağan gibi “cesur” kalemler tarafından ortaya konmalı.
Mustafa Oğuz, yazdı.