ASKERLİK MANTIK VE FELSEFE. YOK ÖYLE BİR ŞEY

Askerliğini kısa dönem erbaş olarak yapan birinin, çatır çatır askerliğini on beş ayda tamamlayan fertlere karşı boynu kıldan incedir. Bu beş aylık kısa sürede yaşananları kağıda dökmek, askerliğini uzun dönem olarak yapanlara fısıltı gibi gelebilir.

Her ne kadar yaptığı kısa dönem askerliği bir kitap hacminde aktaran büyüklerimiz olsa da, ben geride bıraktığım bu kritik eşiğe dair kendimi uzun uzadıya cümleler yazabilecek yetkinlikte görmüyorum. Fakat “askerlik ve kitaplara” dair düşüncelerimi teğet geçer vaziyette kısaca paylaşacağım.

Eğer ki kitaplarla haşır neşir bir insansanız, kışlada ibadetlerinizi aksatmadan yapmak konusundaki kaygılarınızdan sonra gelen en mühim kaygınız, “kitap okuyabilecek zaman ve imkan bulabilecek miyim?” kaygısı oluyor. Kısa dönem asker olmanız itibariyle muhtemelen size bilgisayar başında yazıcılık yapmak gibi bir görev verileceğinden ötürü, öncelikle zaman ve imkan konusunda kalbinizi ferah tutmanızı tavsiye ederim.

 

Selman MaltaşAcaba içeri sokabilecek miyim? 

Kışlaya teslim olmadan önce kitaplar konusunda insanın içini kemiren bir diğer önemli kaygı, “acaba götüreceğim kitapları  içeriye sokabilecek miyim?” kaygısıdır. Doğrudur. Asker kelimesini duyduğumuz anlarda ister istemez teyakkuza geçme iştiyakında olan bir kalbimiz var. Haliyle ben de kışladan içeriye adım attığımda aynı tedirginliği yaşadım. Sadece ben değil, dünyanın gidişatına dair herhangi bir fikri olmayan pek çok asker arkadaşımda da bu tedirginliğini bizzat müşahede ettim. Hep akıllarda bir “acaba?” sorusu dolaşıyordu. Yalnız bir süre sonra herkesin birbirinden saklamaya çalıştığı bu korkusunun aslında ne kadar yersiz olduğunu anladım. Siz siz olun, askere giderken yanınıza alacağınız kitapları seçerken kafa konforunuza göre hareket edin. Rahat olun. Fazla göze batacak hal ve davranışlarda bulunmadıktan sonra okuduğunuz kitaplarla ilgili kışlada herhangi bir sıkıntı yaşamayacaksınız.

Askerliğin resmi literatürdeki tanımı şudur: Türk vatanını, İstiklal ve Cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir.

 

Aynı mekanı paylaşıyorsun, off!

Bana göre askerliğin tanımı ise; insanın hayatında aynı mekanı paylaşmaya tenezzül dahi etmeyeceği insanlarla bir arada kalma mükellefiyetidir diyebilirim. Kimi zaman bu insanların olumsuz tavırlarına karşı kalbinizdeki buğz kabına sığamıyor. Kendinizi bir anda o insanların hidayeti konusunda yetkili bir merci gibi görmeye başlıyorsunuz. Bu durumda diyaloga geçip, “kardeşim işte hak yolu” demek nefsinize iyi geliyor. Ancak halk olarak karşımızdaki insanı dinleme konusunda başarısız olduğumuz için, yaptığımız girişimler genel itibariyle sonuç vermiyor. Çatışmaya dönüşebiliyor.

 

Selman MaltaşGötürebileceğin kadar fazla kitap götür! 

Peki ne yapacağız diyorsanız önerim şu: Giderken yanınızda götürebileceğiniz kadar fazla kitap götürün. Şuna emin olun, askere gelenlerin tamamına yakını, yanında en fazla bir kitapla gelecektir. Sizin bir kitap kurdu olduğunuzu gördüklerinde size gelip, okuyabilecekleri güzel bir kitabınız olup-olmadığını soracaklardır. İşte o zaman zulanızdaki Sezai Karakoç, Rasim Özdenören, Mustafa Kutlu ve sair yazarlarımızın kitaplarını çıkarmaya başlayabilir, böylelikle Sezai Karakoç’un Diriliş Muştusu’nu, Hakan Albayrak’ın Bismillah Otel’ini, Yıldız Ramazanoğlu’nun Kırmızı’sını okuyan birinin hayatında yeni bir pencere açma imkanına sahip olabilirsiniz.

Ruhu, özgürlüğün şarkısını söyleyen insanoğlunun, bedenini tutsaklaştıran askerliği beş ay boyunca gurbetin a’rafı gibi yaşadım. İnsanın kendi sesini en derinden hissettiği bu sürece ilk adımı atmadan önce illa ki bir kez daha okunması gereken kitaplar var. Benim tercihim Cahit Zarifoğlu’nun “Yaşamak” adlı kitabı oldu. Hele ki Zarifoğlu’nun şu mısraları:

‘Ey dayımın oğlu Veysel

nasır tutmadıysa yüreğin

Bikoşu bizim eve sal Selimi

Benim yerime elini öpsün anamın 

Çünkü vallahi

Ve billahi gurbet çok zordur’

Bunca sözden sonra askerliğimi nerde yaptığımı merak edenleriniz vardır. Söyliyeyim. Askerliğimi Ankara’da yaptım. Birkaç gün önce terhis belgemizi alıp dört arkadaş otogara giderken, taksici askerliğimizin nasıl geçtiğini sordu. “Fiziksel olarak rahat bir askerlik olduğunu söylesem de, psikolojik olarak askerlik askerliktir” cevabını verdiğim anda asker arkadaşlarımdan birinin, “Selman, felsefe yapma!”sözüyle birden irkildim ve camdan dışarıya baktığımda halen Ankara il sınırları içinde olduğumuzu fark ettim.  Askerlik, mantık ve felsefe… Yok öyle bir şey.

 

Selman Maltaş tavsiye etti