Ürdünlü aşığı kim kavuşturacak?

“Kolay”dan “Zor”a üç aşk…

Leyla ile Mecnun… Kerem ile Aslı… Ferhat ile Şirin… Arzu ile Kamber… Asuman ile Zeycan… Mem ve Zîn… Siyabend ve Khece… Zembilfroş ve Khatun… (Behlül ve Bihter konu dışı; Hacivat ve Karagöz, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler ise tasnif dışıdır.)
Teknolojik gelişmelerin baş döndürücü etkisiyle kaynaşıp sosyalleşerek küreselleşen toplum modeline doğru hızla yol alınsa da ve tam da bu sebeple imkânsız aşklar çok gerilerde ve hikâyelerde kaldı gibi gözükse de işin aslı öyle değil a dostlar!
Şimdi sizlere aynı ülkeden, üç ayrı aşk hikâyesi anlatacağım ki eşi benzeri ancak filmlerde olabilecek türden…

Akmen'in önceki bölümünden:
Akmen 1
Akmen 2
Akmen 3
Akmen 4
Akmen 5
Akmen 6
Akmen 7
Kaynak: Cafcaf Mizah Dergisi
Yazan ve Çizen: Niyazi Çol
Resimleri büyütmek içn üzerini tıklayın.

Hatta böyle şeyler filmlerde olsa “Yahu senarist de amma abartmış” deriz. Oysa bunlar yaşanıyormuş da bizim haberimiz yokmuş.

Bunları yazarken salt aşk hikâyesi anlatmayacağım elbette… Bu hayatın içinden hikâyelerdeki toplumsal gerçeklerle yüzleşip belki de birazcık özeleştiri yapmaya çalışacağım. Hem onları deşifre etmemek için hem de isim mevzubahis olmadığı için isimlerinin sadece birkaç harfini vereceğim.

En kolayı din farkı

En kolayından başlayayım. Birincisi din farkı:
Kız C. Ürdünlü Mesihî, oğlan S. Türkiyeli Müslüman… Şimdi bu iki arkadaş birbirini seviyor ve evlenmek istiyorlar. (Dikkat edin lütfen: Evlenmek istiyorlar, eğlenmek değil.) Ancak bir problem var: Mesihîler vaftiz olmayanların cennete gidemeyeceğine inandığı için, kızın ailesi bu damat adayının uygun olmadığını öne sürüyor. (Ama esas sebep bu değil aslında, birazdan açıklayacağım bir kuşku var temelde.) “Tamam” diyorlar “Nedir gereği?” “Vaftiz olacak, yani Mesihî…”  Bizim Türk S. her ne kadar Cuma namazına bile bazen giden biri olsa da bu iş canını sıkıyor. Oysa ne kız kiliseye gidiyor, ne oğlan camiye… Yani ikisinin de çok da dindar halleri yok…

“Eskiden Müslümanlarla evlilik serbestti, bu fetva yeni çıktı” diyor C. Ve nedenini de açıklıyor: “Çünkü geçmişte bir ara bazı Müslüman erkekler, Mesihî kızlarla evlenip birkaç ay sonra boşanmışlar. Sebebi de onları Müslüman yapmakmış. (!) Yani buna inanmak istemezdim ama çevremizde maalesef dediklerine örnekler çoktu. Ona “Gerçek Müslümanların kimseyi kandırmayacağını, hele ki böyle bir konuda asla hata yapamayacağını” elbette aktardım. Pratik yaşantılarında birbirinden en ufak bir farkı olmayan iki insanın, teoride ve kâğıt üstünde farklı dinlerden olması her şeyin önüne geçebiliyordu.

Çözümü şöyle bulmuşlar: Türk S. “Tamam” diyecekmiş, güya Mesihî olacakmış (Çünkü içten gelerek olmayacakmış), evlendikten sonra başka bir ülkeye yerleşeceklermiş. S. orada yeniden Müslüman olacakmış. Belki ikisi de olur bilemem… Ama burada bence komik olan şu: İkisi de yine aynı biçimde yaşayacaklar… Yani eskisi gibi herhangi bir dinin dindarı olmadan…

Bu da sınıf farkı

İkincisi daha zor bir olay. Sınıf farkı:
Kız Ri. Filistinli zengin Müslüman, oğlan Ra. Ürdünlü fakir Müslüman. Bunlar da evlenmek istiyorlar ama iki tarafın ailesi de –farklı sebeplerle- karşı çıkıyor. Kız ve ailesi Suudi Arabistan’da yaşıyorlar ama Filistin asıllı Ürdünlüler… Kızın ailesi oğlanın fakir olmasını ve üniversite okumamış olmasını bahane ediyor. Oğlanın babası ise Filistinlilerin 1970’lerde Ürdün’de kalkıştıkları ihtilalde erkek kardeşini öldürdüklerini ve üstelik ülkesindeki toprakları İsraillilere satarak onlardan aldıkları paralarla Abdun’da (Ürdün’ün en lüks semti) gününü gün eden “Belçikalılar”dan (Burada Filistinlilere böyle diyor Ürdünlüler, sanırım onlar da toprak satmış Hollanda’ya mı ne!) ölse de kız almayacağını söylüyor. Aslında kız Filistinli, oğlan Ürdünlü olunca evliliklerde pek sorun olmazmış ama bu Ürdünlü ailenin durumu anladığınız gibi özel.

En zoru Ürdünlü-Filistinli farkı

Bu ön bilgiyi verdikten sonra üçüncü ve en zoruna geldik. Filistinli-Ürdünlü farkı:
Kız B. Ürdünlü Müslüman ve oğlan A. Filistinli Müslüman…
“Eee, ne var bunda!” dediğinizi duyar gibiyim. Ama olaylar bildiğiniz gibi değil. İsrail’in iki toplumu birbirine düşürdüğü 1970’lerdeki o kalkışmadan sonra Ürdün hükümeti aldığı kararla Filistinlilere vatandaşlık vermekten vazgeçmiş, eskilerin de kimliklerine “Filistin asıllı” ibaresi koymuş. Üstüne üstlük de devlet içerisindeki kilit görevlerde (polislik, askerlik gibi) Filistin asıllıların yükselmesinin önünü kapamış. Bunu yapmalarının sebebini “Vatandaşlık vermiyoruz ki Filistin boşalmasın!” diye açıklıyorlar. Bu pek gerçekçi değil çünkü zaten ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkeleri Filistin boşalsın diye oradan iltica edeceklere kapısını şartsız açıyor.

Yani oğlan A. nın şimdi herhangi bir ülke vatandaşlığı yok… Ülkesiz, vatansız, yersiz-yurtsuz… “Haymatlos” diye ifade edilenlerden… Ama kızın hem Ürdün hem de Türk vatandaşlığı var. Kızın sadece Ürdün vatandaşlığı olsa ve A. İle evlenseler bile A. Ürdün vatandaşı olamıyor. Kızın babası ve abisi haklı olarak buraya takılmış durumdalar, fakat evlenince “Türk vatandaşı olurlar” dememiz de kar etmiyor. Çünkü bir önceki olayda bahsettiğim sebepler var yine aslında…

Öte yandan kızın abisi ise Hıristiyan bir Yunanlıyla nişanlı… Ve aynı baba ve abi bunda bir problem görmüyor. Ne garip değil mi? Bir yanda reddedilen Müslüman Filistinli, diğer yanda kabul gören Hıristiyan Yunanlı… (Şimdi burada benim Hıristiyanlarla bir alıp veremediğim yok. Elbette bir insan Hıristiyan bir bayanla evlenebilir. Sadece olaydaki tezadı anlatmaya çalışıyorum.)

Kız B. ve oğlan A. yaklaşık üç yıldır bunun mücadelesini veriyorlar. Hatta kraliyet ailesi mensuplarından birileriyle konuşarak aracı olmalarını bile rica edecek duruma gelmişler. Annesi Türk olan (Bu sebeple Türk vatandaşı zaten) kız B. “Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazmak istiyorum. Ama daha önemli işleri vardır diye yazmıyorum. Ama belki de Ortadoğu barışı bizden başlar. Bizim sorunu Allah’ın izniyle ancak onun gibi biri çözebilir. Babamı bir arasa yeter !” diyor. Çünkü birçok Ürdünlü gibi onun babası da Recep Tayyip Erdoğan hayranı…

Başbakanımız buradaki seçimlere katılabilse Türkiye’dekinden daha yüksek oy oranı yakalar emin olun. :) Bunları okuyanlardan eğer Başbakanımıza ulaşabilecek olan varsa lütfen şu mübarek günlerde bir hayra girin. Belki de bizzat kendisi okur kim bilir. Sayın Başbakanım siz duygulu bir insansınız, sevenleri kavuşturun lütfen. :)

Yolu Ortadoğu’dan geçen her seven… Yolu sevenden geçen her Ortadoğulu… Yok böyle değildi, nasıldı ya??

 

 

Ahmet Akkoç, Kalp ortamızdaki Doğu’dan “sevgiler”le bildirdi

[email protected]