Suçu zamana yüklemek diye eski bir alışkanlık var. Yanlış zamanlarda yaşadığımız söyleniyor, “devir değişti” deniliyor. Değişen insanın kendisi, toplumun alışkanlıkları aslında. Hani çok yaygın bir “eski ramazanlar nostaljisi” vardır. “Âh” diye başlayıp “nerde o eski ramazanlar” diye devam eden. İnsan bilmez mi ki ramazan hep aynı ramazan, kuralları, rükünleri, esaslarıyla dün nasılsa bugün de öyle. İnsanın aradığı şey, kendi eliyle değiştirdiğinden başkası değil aslında. Bahane arayışının çok yaygın biçimi bu.

Bahane bir tür psikolojik savunma mekanizmasıdır, insanı rahatlatır. “Çocuklar ana baba, büyük küçük dinlemez oldu” diyen biri aslında ne demek istiyor? Bir teşehhüt miktarı düşünüp hemen söyleyelim: “Yukardan aşağıya doğru dönüşüyoruz. Başka bir şey oluyoruz; ama ne yaparsın, bu durum işimize geliyor ve hoşumuza gidiyor.” Çocuklarımızın sergiledikleri saygısızlık değil, “öğrenilmiş saygısızlık”; vefasızlık değil, “öğrenilmiş vefasızlık”. Zaman bize yanlış bilgiler öğreten bir öğretmen falan değildir. Altında ya da çevresinde bir ömürlük vakit geçirdiğimiz korunak ya da tutanaktır. Korunaktır, zira zamanı bileğimizde taşıyarak güvenliğimizi sağlıyoruz. Tutanaktır, çünkü her saniyeyi yazgımızın boş levhasına not ediyoruz.

Sorumluluktan sıyrılmak için insan ya zamana ya da kadere suçu yüklemek ister. Şimdi şu bahanelere tutunmaya çalışan mazeretlere bakın: Komşuluk bitti, muhabbet kalmadı; çünkü Batı aile düzenimizi bozdu. Emperyalistler bizi kendilerine benzettiler, kültürel erozyon yaşıyoruz, çocuklarımızı asimile etmeye çalışıyorlar, kitap okuyan kalmadı, kimse düşünmüyor, yaşlılarımız yalnız, çocuklarımız çocukluklarını yaşayamıyor vs. Hiçbir emperyalist insanın kendi kendisinden daha güçlü olamaz. İnsanın nefsi emperyalizmle ve Batılı sömürgecilerle işbirliği yapmadığı sürece bir toplumun kültürel hayatı yerinden oynayamaz. “Komşuluk bitti” diye yakınan kişi ne yapıp edip onu geri getirmelidir. Bunu komşusuna ilk selamı vererek ya da ilk adımı atarak yapabilir. Açsa şayet komşusu ona nasıl davranacağı referanslarında zaten bellidir. En basitinden kendisi tok olarak sabahlamaması gerekir. Diyelim ki kitap okunmuyor, bu durumu ilk fark ettiğin anda kendi zamanını kitaplaştırmakla işe başla, sonra yapabileceğin ne varsa yap.