Savaş Barkçin’den ‘Yön ve Yol’ öneren iki mektup

"Okulu ne küçümseyin ne de abartın. Üniversite insana belki yüzde on, on beş katkı verir. Geri kalanı size, gayretinize aittir. Kendinizi asla derslerle sınırlı görmeyiniz. Gerçek siyaset kendini kul olarak yetiştirmek, güzel, iyi ve doğru olmaktır. Çevremize güzelliği, iyiliği ve doğruluğu yaymaktır. Allah için bilmek, O’nun için kılmak ve kul olmaktır. Bakiyyesi sabretmektir. Ve’l-hâsıl-ı kelâm, ne yaparsanız yapınız, Allah’ı unutmayınız." Sadece talebelere değil herkese hisseler var bu mektuplarda...

Savaş Barkçin’den ‘Yön ve Yol’ öneren iki mektup

İstanbul’da siyaset okuyan bir talebe benden tavsiyeler istemiş. Bir mektupla bildirdim. Şöyle:

Sevgili evladım,

Üniversitede ne okursanız okuyun; ister mühendislik, ister tıp, ister edebiyat, isterse siyaset, üç şeyi yapınız: O alanın teorisini, tarihini ve güncel tartışmalarını iyice öğreniniz. Sadece üniversitede okurken değil, sonrasında da bu üç şeye odaklanırsanız, Allah’ın izniyle kendi alanınızda otorite olursunuz.

Okulu ne küçümseyin ne de abartın. Üniversite insana belki yüzde on, on beş katkı verir. Geri kalanı size, gayretinize aittir. Kendinizi asla derslerle sınırlı görmeyiniz. Hele o derslerde verilen Batı-merkezli mantığı asla benimsemeyiniz. Yani her şeyi Batı ekseninde, Batı anlayışında, seküler açıdan anlatan mantığı...

Siz siyaset okuyorsunuz. O hâlde bölümde okuduğunuz derslerle asla yetinmeyiniz. Dinimizin siyaset, devlet, yönetim, hukuk ile ilgili hükümlerini çok iyi öğreniniz. Fıkhı biliniz ki siyasette de olsa, başka alanda da olsa gerçek kul olabilesiniz. Kendi kavramlarımızı güzelce öğreniniz ve onları kullanınız. Mesela “ahlâk” yerine “estetik” demeyiniz, “hemhâllik” yerine “empati” demeyiniz. Hele kimse için “idol” demeyiniz, zira “put” demektir. Unutmayınız, kendi dili olmayanın kendi düşüncesi de olamaz. Maalesef bugün Batı’ya karşı aşağılık kompleksinde muhafazakârlar Kemalistleri geçti. Siz buna kapılmayınız.

Geleneğimizdeki klasik siyaset kitaplarını okuyunuz. Siyâsetnameleri ve El-Ahkâmu’s Sultaniye gibi eserleri... İbni Haldun mutlaka okunmalıdır.

Şimdiden kendinizi aslî ilkelere bağlayınız. Bir ödev yazdığınızda onun sadece esaslı bir içeriği olmasına değil, güzel bir tasarıma sahip olmasına, Türkçesinin en doğrusu olmasına dikkat ediniz. Böyle yaparsanız bu güzellik çabası sizde giderek bir ahlâk haline gelir ve şahsiyetinizi de güzelleştirir.

Bir kulun her işi önemlidir. İşleri küçük-büyük diye ayırt etmeyiniz. Zaten küçük iş her zaman daha önemlidir. Zira büyük iş bekleyen asla onu bulamaz. Küçük iş yapamayan büyük işi de yapamaz. Büyük iş yapmak için büyük makama gelmeyi beklemeyiniz. Önünüzde şu an duran iş en büyük iştir. Onu halletmeden daha büyüğünü yapamazsınız.

Herkesin yaptığı iş her zaman doğru değildir. Hatta zamanımızda herkes bir şeyi yapıyorsa, seviyorsa, takip ediyorsa o şey büyük ihtimalle yanlıştır, eksiktir, boştur. Başkaları bir kuyruğa takılıp, torpille bir yerlere gelirse onlara özenmeyiniz. Bu gibi insanlar çalı gibidir, en ufak rüzgârda uçup giderler. Siz çalı değil çınar olmayı talep ediniz. Kökleriniz sağlamca ilme, irfana bağlansın. Böylece hem bilginiz hem de şahsiyetiniz gelişir. Kendiniz olursunuz, hem de insanlığa faydanız olur.

Asla hırs sahibi olmayınız, sebat sahibi olunuz. Hırs, başkasının sırtına basarak yükselmek, sebat ise kendi ayakları üzerinde yükselmek demektir. “Hırs” kelimesinin Arapçadaki kök anlamı, “çok şiddetli yağan, toprağın verimli kısmını alıp götüren, geride çıplak kaya bırakan yağmur” demektir. Demek ki hırslı insanlar böyledir. Adamlıkları, erdemleri yok olmuştur. Geriye nefsin kayalığı kalmıştır. Siz sakın bu yanlışa düşmeyiniz. Hırslılardan, kibirlilerden ve cimrilerden hain çok çıkar. Bu gibi insanlardan uzak durunuz. Siz de Allah’ın sevmediği bu üç hastalığa kapılmayınız.

Allah’ın sizin samimi niyetle ve sabırla yaptığınız işlerin bereketini vereceğini biliniz. Allah için yapılan hiçbir iş kaybolmaz. İşlerin önünü açan da onların tesirini yayan ve çoğaltan da Allah’tır. Kimse yaptığı işi iyi niyet hâricinde ebedi kılamaz. Kula düşen iyi niyet ve bol gayrettir. Netice Allah’a aittir. Netice için ne üzülünüz ne sevininiz. Çünkü olan muhakkak hayırdır ve yazılmıştır.

Memleket meselelerini takip ediniz ama körce değil. Gazete, televizyon, sosyal medya ilim kaynakları değildir. Buralardan kültür, ilim veya irfan elde edilmez. Sağlam ve asli kaynaklardan ilim elde edilir. Kitap okuyunuz ama her şeyi sahifeden ibaret görmeyiniz. Esas, kişinin kendisini okumasıdır. Bunun için her düşüncede, her işte nefsinize mi, yoksa Allah’a mı uyuyorsunuz, iyi düşününüz. Daima Allah’ı tercih ediniz.

Güzel ve olgun insanlarla düşüp kalkınız ki siz de güzel ve olgun olasınız. Boş lâflar ve gıybetle uğraşan kişilerle arkadaşlık yapmayınız. Böyle ortamları hemen terk ediniz. Onun yerine merak ettiğinizi okuyunuz, yazınız, düşününüz.

İyi kul olmak için iyi bir kulun rehberliğine ihtiyaç vardır. Kâmil, Kur’an ve sünnet ehli müstakim bir mürşid arayınız ve bağlanınız. Kişinin başka türlü kendi kendini irşad etmesi çok zordur. Tasavvuf bir hobi değildir. Hele bu zamanda üzerinde çok tehlike olan imanı koruyan bir ocaktır. Ariflerin kitaplarını, sohbetlerini, şiirlerini okuyunuz. Çünkü onlar yazmak için yazmazlar, konuşmak için konuşmazlar. Söyledikleri hep hikmettir.

Etkili konuşan, güzel şiir söyleyenlere bakınız. Hâlleri ve edepleri güzelse seviniz, örnek alınız. Yok, nefislerine mağlup iseler uzak durunuz. Söz ile öz bir değilse o kişiden sadece zarar gelir. Bizim muhteşem şiirlere, yazılara ihtiyacımız yok. Hak şiirlere, bestelere, sözlere, kitaplara ihtiyacımız var. Hak söz ise hak hâl ile anlaşılır.

Güncel olayları her an, her dakika ayrıntılı takip edeceğim diye uğraşmayınız. Zihin netliğiniz bozulur. Bunun yerine genel gidişata bakmayı alışkanlık hâline getiriniz. Kuşatıcı bakış ancak sünnetullahı öğrenmekle mümkündür. Sünnetullahın tecelligahı olarak tarihi de çok iyi öğreniniz. Kendinizi de mutlaka toplum veya dünya ile ilgili yaptığınız tespitlerin içine katınız. Yoksa çevrenizde hep gördüğünüz boş adamlar gibi nefsinizin esiri olursunuz. Mâlumat-furûş olmak, yani parça-bölük bilgilerle zihni doldurmak bilmek demek değildir. Az ayrıntı bilen ve çok tefekkür eden daha makbuldür. Hangi taraftan olursa olsun işi gücü tarafgirlik, pespayelik, hakaret olan kişilere değil, kişilik ve bilgi sahibi kişilere bakınız ve onları takip ediniz.

İsterseniz bir partiye oy veriniz ama asla partici olmayınız. Allah’ın her kulu hizmete layıktır. Parti, Fransızca “bölmek” filinden gelir. Klasik Türkçede “fırka” denir ki o da “ayırmak” manasındadır. Bölmeyiniz, bölünmeyiniz. Unutmayınız ki ister siyaset, ister ticaret, ister ilimle uğraşın, her kul gibi hesabı Allah’a vereceksiniz.

“Siyasete ilgim var” diyorsunuz. Öyleyse önce şunu biliniz ki siyaset, ateşten gömlektir. Giymek için çok acele etmeyiniz. Kaldı ki kullara ve Mevlâmıza tek hizmet yolu siyaset değildir. Aksine en zor hizmet edilen yerdir. Dikkat ediniz siyasette “dava” dedikleri şey zamanla başka bir şey hâline gelmesin.

Bir şeyi daha biliniz: Siyaset bilgi veya erdemin üretildiği değil, tüketildiği yerdir. Siyasette sağlam ve ahlâklı kalmak çok zordur. Çok istiyorsanız bu riski bilerek siyasete giriniz, ama ahlâkınızı, kişiliğinizi feda etmeyiniz. Ben hiçbir kişiye siyasete girdikten sonra kefil olmam. Siyasetçi kim olursa olsun ne dinde ne kişilikte ne ilimde ne irfanda örnek olamaz. Bu örnekleri toplum hayatının içinde keşfedip istifade ediniz. Hiçbir siyasetçiyi bir Rabbani âlimin veya ârifin önünde tutmayınız. Ehem ile mühimi birbirinden güzelce ayırt ediniz.

Gerçek siyaset kendini kul olarak yetiştirmek, güzel, iyi ve doğru olmaktır. Çevremize güzelliği, iyiliği ve doğruluğu yaymaktır. Allah için bilmek, O’nun için kılmak ve kul olmaktır. Bakiyyesi sabretmektir.

Ve’l-hâsıl-ı kelâm, ne yaparsanız yapınız, Allah’ı unutmayınız.

Vesselam.

ABD’de sosyoloji okuyan bir talebe de tavsiyeler talep etmiş. Ona yazdığım tavsiyelerim de şöyle:

Merhaba,

Öncelikle hayırlar niyaz ederim.

İlk tavsiyem her işi kulluğunuzu unutmadan yapmanızdır. Okumanız, yazmanız, gezmeniz, konuşmanız, susmanız... ABD önemli bir yerdir. Çünkü hâlen dünyadaki bilgi ve güç merkezi orasıdır. İyi ve kötü yanlarıyla...

Bize düşen “ilim ahlâkı” gereği, yapacağımız bütün çalışmalarda onların menfaatine değil kendi menfaatimize hizmet etmektir. Bu yüzden Batı’daki okullarda bizim memleketimizle ilgili tez veya ödev yapmayınız. Yaparsanız muhakkak öze girmeyen, onların zaten bildiği şeyleri tekrar ediniz. Çünkü bizimle ilgili yazdığınız her şey maalesef orada devletin kötü niyetli politikalarına malzeme yapılır. Aksine, Batı’yı deşifre eden, zaaflarını gösteren, kendi dışındaki toplumları nasıl tuzağa düşürdüklerine dair tezler yazınız. Yani onlara değil bize yarar araştırma yapınız. Bizdeki Batı kompleksini kıracak gerçekleri ortaya çıkaran araştırmalar yapınız.

İngilizceyi çok iyi öğreniniz. İkinci bir dili de kesinlikle öğreniniz. Çünkü artık İngilizce bilmek yeterli değildir. Size tavsiyem kendi müktesebatımıza hâkim olabilmek için Arapça öğreniniz. Ayrıca Çince veya İspanyolca öğreniniz. Bunları orada iyi öğretirler. Bizimkiler gibi değildirler. Çünkü bizdekiler kendi dillerini öğrenmedikleri ve önemsemedikleri için başka dilleri de öğrenemez ve öğretemezler.

Mutlaka kendi aslî eserlerimizi orada da olsanız okuyunuz. İbni Haldun, Nizâmülmülk, Mâverdi, İmam Gazzalî gibi büyüklerin eserlerini tefekkür ederek okuyunuz. Kendinizi oranın zulmetinden ancak ibadet ile Kur’an ve hadis okuyarak muhafaza edebilirsiniz. Ariflerin eserleri, özellikle Mektubât-ı Rabbânî okunmalıdır. Kalbiniz hazır ise ve talep ederse Mesnevi-i Şerif okunmalıdır. Özellikle Ahmed Avni Konuk’un şerhini okuyunuz.

ABD’yi hem insani hem coğrafi hem kültürel anlamda çok iyi tanıyınız. İşler nasıl yapılıyor, bilgi üretenler ile kullananlar arasındaki ilişki nedir, teori alanlarında yapılanlar ile en düz politikalar arasında nasıl bir köprü var, devlet toplumu nasıl bölerek idare ediyor bunu öğreniniz. Ayrıca size bu ülkede enjekte edilen ABD ile ilgili klişelerin asıllarını araştırıp, gözlemleyiniz. Özellikle insan boyutunu çok iyi tahlil ediniz.

Bir dakikanızı boş işlere harcamayınız. Unutmayınız, size verilen bu imkân çok büyüktür. Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizin orada elde edeceğiniz bir küçük bilgi bile memleketimizin ve Müslümanların bir adım daha ileri gitmesi demektir. Bunu aklınızda tutarsanız zaten isteseniz de vaktinizi boş geçiremezsiniz.

Oraların farklı yerlerini geziniz. Günlük Kongre tartışmalarını, düşünen az sayıdaki adamı tespit edip izleyiniz. Gazete okuyunuz, ama yazılanları hep bilgi-çıkar ilişkisi üzerinde değerlendiriniz. Çünkü küfür nefsaniyet, yani bencillik ve ikiyüzlülük üretir. Hak ve hakikat görünen şeyler bile mutlaka sonunda zulüm üreten bir çıkara dayanır.

Hiçbir Batılı teori saf ve iyi niyetli değildir. Hepsi bir menfaatten doğar veya bir menfaate kapı açar. Her eser sahibinin hayatını araştırınız. Hayatıyla fikirleri arasındaki bağı tespit edip ona göre kıymet veriniz. Bir kul, onlardan ne hakikat ne hikmet ne de hayır öğrenebilir. O sınırlılığı bilerek okuyunuz. Hak inanca mensup olmamaktan dolayı düştükleri durumdan ibret alınız, arada bir doğru bir şey söylerlerse sadece onu alınız. Hiçbirisinin borazanı olmayınız. Memleketimizde alıp yürüyen entelektüelizm belâsına kapılmayınız. Sizin hedefiniz âlim ve ârif olmaktır. “Aydın” gibi tabirlerin kulluk lügatinde yeri yoktur. Bilgi ancak ahlâk ile bir olursa kıymetlidir. Bildiğinizi muhakkak yapmaya çalışınız.

Sınıfınızın en iyisi olunuz. Fikirlerinizi özgüvenle serdediniz. Ama bunun için önce kendinizi çok iyi yetiştirmiş olmanız gerekir. Hem kendi klasiklerimizi hem de Bat müktesebatını çok iyi hazmediniz. İngilizceyi mükemmelen öğrenirseniz, kendinizi anlatmakta ve tartışmakta gücünüz olur. Fakat tartışırken de iyi, doğru ve güzel olunuz. Herkesi selamlayınız, kendi ilkeleriniz çevresinde arkadaşlık yapınız.

Siz orada İslâm’ın temsilcisi gibi görülürsünüz. Bu sizi daha iyi olmaya, daha güzel olmaya sevk etsin. Asla gerçekleri henüz imanı tatmamış olanlar üzerinde sopa gibi kullanmayınız. Seviniz, sevdiriniz. Vesile olmayı dileyiniz. Çünkü hidâyet yalnızca Allahu Teâlâ’ya aittir.

Sosyal bilimci olmak demek fetva vermek demektir. İleride inşallah akademik yeterliliği elde ettiğinizde yapacağınız her konuşma, yazacağınız her analiz, öğreteceğiniz her ders bir fetva gibidir. O yüzden muhakkak akaidi ve fıkhı usulünce öğreniniz. Yoksa “yorum yapıyorum” diyerek dinimizin dışına çıkmak riskiniz vardır.

Orada da burada da “entel” tiplerle düşüp kalkmayınız. Halk ile samimi Müslümanlar ile dostluk kurunuz. İnsani yönünüzü, tevazunuzu ancak böyle muhafaza edebilirsiniz.

Mevlâ hayır niyet nasip etsin ve bu uğurda yardımcı olsun.

Vesselâm.

Savaş Ş. Barkçin

Yön ve Yol

YORUM EKLE