Bir köyde doğmuş bir çocuk için ilk elde oyuncak demek önce sadece hayal edilen sonra da hayal ediliş biçimiyle bile akıl almayan bir şey demektir. Bir maketi, benzeri ya da bir örneği yapılan hemen her şeyin en sahicisine, en gerçeğine yani kendisine ulaşabildiği için böyledir bu…
Sözgelimi, bir köy çocuğu için şehirdeki akranlarınca anlatıla anlatıla bitirilemeyen bir ‘tahta at’ sadece bir tahta at oluşuyla bile akıl almaz bir şeydir. Onun için bir at her şeyden önce bir at’tır çünkü. Babasının ucundan tuttuğu bir yuların öbür ucunda, köpüklü ağzının içindeki gem, sırtındaki eğer, toynaklarındaki nal ile orada, gözünün önünde; atlayıp sırtına binecek kadar büyümesini beklemektedir.
Bir köy çocuğu için hangi renge boyanmış olursa olsun bir tahta at, belki de bu yüzden epeyce şaşılacak hatta gülünecek bir şeydir. Alalım bu ‘tahta at’ tan gidelim; bir naylon bebek, bir tüylü köpek, bir porselen koyun ya da başka bir şey, olsa olsa bir köy çocuğu için, gerçeğine el süremeyen öteki çocukları kandırmaya yönelik birer simülasyon daha uyduruk bir sözle birer imitasyon gibidir
Değil mi ki, dünyanın her yerinde oyuncak müzelerini şehirli çocuklar kurmuştur
Başlı başına bir işlevsellik öğretisinden geçmiş gibi, bir işe yaramayan, sözgelimi bir ağaç parçasını kesmeye ya da yontmaya, sert ya da yumuşak bir parça toprağı kazmaya, içine bir şeyler koymaya ya da taşımaya yaramayan hemen hiçbir şey akıl almaz bir şeydir bir köy çocuğu için.
Yine de çocuktur; bir küçük tren, bir tekerlekli kamyon ya da belki tahta bir gemi, birer oyuncak olarak onun da ilgisini çeker, hayallerini süsler belki ama, bütün bu oyuncaklarla oynayacak vakitten de onları sürüp çekecek, alıp götürecek dümdüz yollardan da, yüzdürecek durgun sulardan da yoksundur bir köy çocuğu.
Bu yüzden de bir köy çocuğu, ancak bir dere kenarında suya değmek için birbiriyle oynaşan yarpuzlarla oynamaya, anasını emmeye koşan bir kuzuyla birlikte koşmaya, sürüyü bekleyen çoban köpeğiyle kurdun, uğrunun yolunu gözlemeye ve böylece de simüle edilmiş oyuncaklarla oynadığını varsayan şehir çocuklarının rağmına gerçekten ve gerçeklerle oynamaya daha yakın ve yatkındır.
İşte bu yüzden de, beşikten ayrıldıktan sonra bir köy çocuğunu evde tutmak zor bir şeydir. El bebek gül bebek demek, onların dilinde ‘’hemeççik / bez bebek’’ olmak demektir. Anasının yanında emekleyerek evin yüzünü dolaşan bir çocuktur o ve daha o yaşından itibaren gelen yeni kardeşe bakarak, büyümek kısa zaman içinde ‘ağabey’, ‘ abla’ olmak zorundadır.
Çocuk da olsa, eline aldığı şey bir işe yaramalıdır köyde, oynamak dediğin nedir ki?
Daha da ötesi, henüz okula gitmeden bile, akşamları büyük evin yanındaki “avlu”nun bacasında, ana babasının yanı başında, gözünü yola dikip, aşağıdaki yoldan gelen ‘makine’lerle köye taşınan yolcular arasında emisini, dayısını, yengesini beklerken, otluk’ ta çıkan yangının kıvılcımlarına koskoca kadınlar ve adamlar gibi su taşımak, yangın söndürmek, en fazlası gizliden gizliye yanında yöresinde çıtırdayan kıvılcımları yakalamaya çalışmaktır oyun oynamak.
Gece karanlığında ateş böceklerini izlemek, yumuşak topraktan solucan çıkarmak, acıkınca oturup, basılmayan yerinden toprak yemek, en tazesinden çıplak ağaç kabuklarını kemirmektir bir de…
Dedik ya, bir köy çocuğu için oyuncak demek, oyun ve oyuncakla ilgili bütün ‘ludenik’ hallere, bir eylem bir işlev yükleyerek bakmaya ve öylece yaşamaya alışa alışa büyümek demektir.
Ama yine de, bir köyde doğmuş bir çocuk için, bir oyuncak demek, sözgelimi çok çok zaman sonra, oyuncaklarla büyüyen çocukların başlarının üzerinden çok ötelerde bir yerlere bakıp, kah bir yamuk çember’in döndüğü, kah bir sarı çıngırağın sallandığı bir başka geçmişe bakarcasına, onların yüzüne karşı ama içinden bir yerlerinden derince bir iç çekmek ve hafifçe gülüp geçmektir.
Böyledir…
Şahin Torun, önce bir köyde sonra bir avm’de çocukları seyretti…
Bir koy cocugu olmayi bir koy cocugu olarak,bizzatihi yasayarak biraz anlatayim dedim.koy cocugu olmak herkese nasip olmuyor,cok buyuk bir nimettir.su yaraticilik basligi altindaki seylerin hasinin oldugu yerlerdir koyler.kendi kolonya,tutkal,kina,bebek,tabak canak,kizak,duduk,yol,kolye,gelincikten gelin kizlar vs vs vs...yapmaktir ve daha nelerr nelerr.gun boyu kendi basina kalmaktir,asiri oksijenden cokca acikip evden ekmek ustu tereyagi asirip tekrar cimenlere kosmaktir.