Kaybettiğimiz İslâm büyükleri: Ali Yekta Sundu

İhtiyar dünyamızdan nice gönül ve kafa kahramanları göçüp gidiyor da çoğu insanların haberi bile olmuyor. Cemiyetin buhranlı devirlerinde gerçek kahramanlar sessiz sedasız giderler. M. Emin Saraç hocamız bilindiği gibi 19 Şubat 2021 tarihinde vefat etmiştir. Ali Yekta Sundu hocamızı da damadı M. Emin Saraç hocamızdan dinleyelim. Ahmet Semiz'in röportajı.

Kaybettiğimiz İslâm büyükleri: Ali Yekta Sundu

İhtiyar dünyamızdan nice gönül ve kafa kahramanları göçüp gidiyor da çoğu insanların haberi bile olmuyor. Cemiyetin buhranlı devirlerinde gerçek kahramanlar sessiz sedasız giderler. Ebediyet alemine kanat açarak uçanlar devrimizde asıl cepheleriyle tanınmıyorlar. Onlar ki “anne sütü” gibi cemiyete ruh vermişler, iman aşılamışlardır. Ali Yekta Sundu’dan onun ölümüne kadar kim layıkıyla istifade edebilmiştir? O, devamlı nefs muhasebesi yapanagerçek gönül kahramanlarından biriydi. Onu hayırlı damadı ve Ezher Üniversitesi mezunu Emin Saraç’tan dinleyelim:

“Merhum kayınpederim, 1890 yılında Gemlik’te doğdu. Ailesi tarafından tahsiline özel bir itina gösterilen küçük Ali Yekta henüz 12 yaşındayken İstanbul’a geldi. Çeşitli orta tedrisat kademelerinden sonra sırasıyla şu fakülte ve yüksek okullardan aliyyül Âla derecesiyle mezun olmuştur:

  1. Dar’ül Hılafet-ül Aliyye Medresesi- Sahın Kısmı
  2. Dar’ül Hılafet-ül Aliyye Süleymaniye Medresesi- Tefsir ve Hadis Şubesi
  3. İstanbul Dar’ül Fünunu- Hukuk Fakültesi

Tahsilini bitirdikten sonra muhtelif camilerde imam hatiplik vazifesi, İstanbul Mushafları İnceleme Kurulu Başkatipliği, Fatih ve Eminönü Müftülüğü, 1961’den vefatına kadar da İstanbul Müftü Vekilliği vazifelerinde bulunmuştur.

- Hukuk Fakültesi mezunu olduğuna göre, bu sahada bir vazife almak istememiş midir?

- Hayır, din sahası dışında bir vazife almak istememiş, daha doğrusu tenezzül etmemiştir. Hakim arkadaşları 150 lira asli maaşla çalışırken o, yalnız 50 lirayla çalışıyordu ve bu maddi dengesizliğe bakıp da mukaddes vazifesinden ayrılmak gibi bir hususu aklına bile getirmemiştir.

- Biraz hususi hayatından bahseder misiniz?

- “Müslüman o kişidir ki Müslümanlar elinden ve dilinden selamettedirler.” Hadis-i şerifini çok sever ve bu hadis-i şerifin ruhuna uygun hareket etmeye çalışırdı. Müslümanlara karşı son derece halim davranır, dost ziyaretlerini ve bilhassa çocukları çok severdi. İstanbul Müftülüğündeki vazifeleri başına en önce gelip de en sonra gidenler olarak Ali Yekta Sundu ile Ömer Nasuhi Bilmen tanınmışlardı.

- Üzüntü duyduğu büyük hadiselerden söz eder miydi?

- Genç yaşında gördüğü Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin parçalanışını, İttihat veTerakki entrikalarını teessürle anar, Meşrutiyet’ten “Meş’umiyet” olarak bahsederdi.

- İstiklal Savaşı’na katılmıştır herhalde?

- Tabii, Çanakkale ve Kafkasya cephelerinde düşmanla çarpışmış, 6 yıllık subaylığı sırasında göstermiş olduğu yararlılıklardan ötürü Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından muhtelif takdirname ve madalyalarla taltif olunmuştur.

- Biraz da içtimai mücadeleleri üzerinde duralım?

- Günlük gazeteleri ve İslâmi neşriyatı yakından takip eder, aktüalite ile meşgul olurdu. İslâmi neşriyatın yaşaması, gelişmesi için samimi ve içten dualarının yanı sıra fiili ve maddi yardımlardan katiyen çekinmezdi. Sonra çelikten iradesi ve mücadele ruhuna bir misal olarak arzedeyim: “En korkulu günlerde bile başına şapka ve fötr takmamıştır. Sakalını hiç kestirmemiş, subaylığı sırasında kestirmek isteyenlerin karşısına büyük bir celadetle çıkmasını bilmiş ve davasını sürdürmüştür.

- Hocamızın seyr-ü süluk tarafı var mıydı?

- Evet fakat bu tarafını açığa vurmaktan daima teeddüp etmiştir. Meşhur Meclis-I Meşayılı Reisi olan Esad Efendi’den “Hilafetname”si olduğunu hareminden bile saklamış, ben tesadüfen kitaplarının arasında bulmuştum.

Emin Saraç sözünü burada kesti, öbür odada bulunan Esad Efendi tarafından verilen “Hilafetname”yi getirmeye gitti. Hilafetnamenin bir cümlesi şöyleydi:

“Hamil-i varakamız sulehâ ve ulemadan ve evlad-ı maneviyemizden, zikr-i şerifin telkini ve Tarikat-ı Nakşibendiyye ve Kadiriyye’nin usulü dairesinde talimi için tarafımızdan vekil ve mezun ittihaz kılınmıştır.”

- Son günlerde çok mu rahatsızlardı?

- Hayır, yalnız beş yıldan bu yana kalbinden şikayetçiydi. Vefatına üç gün kala adetinden daha çok Kur’an okumaya başladı. Son gece çocuklarla odasına girdiğimizde sure-i Yunus’un 63 ve 64. Ayetlerini okuyordu. “Allah’ın veli kulları için korku yoktur ve onlar mahsun da olmazlar.”

Evvabin ve teheccüd namazlarına çok dikkat ederdi ve ruhunu teslimi de teheccüd namazı vaktinde olmuştur.  Allah rahmet eylesin.

Röportaj: Ahmet Semiz

Yeni İstiklal, 2 Şubat 1966

YORUM EKLE
YORUMLAR
Aslan
Aslan - 2 yıl Önce

Allah rahmet eylesin

banner36