İzmirli İsmail Hakkı'dan oruç ve Ramazan'a dair

'Bu ayda Müslümanların kalpleri cilâlanır, ruhlarında bir yükseliş, hislerinde bir safa hasıl olur.' İzmirli İsmail Hakkı'nın Ramazan ve orucun faziletine dair bir yazısını alıntılıyoruz.

İzmirli İsmail Hakkı'dan oruç ve Ramazan'a dair

Herkes dünya ve âhirette bahtiyar olmak ister, dünya ve âhiret bahtiyarlığı ancak Allahü Azimüşşana karşı kulluk vazifelerini hakkiyle ifa etmeğe bağlıdır.

Her kim Allah'ın emrine, nehyine boyun eğerse dünyada, âhirette bahtiyar olur. Allahü Zülcelalin her emri hayırdır, menfaattır; her nehyi de şerdir, mazarrattır. Kulluk vazifeleri içinde oruç denilen ibadetin öyle bir imtiyazı vardır ki hiç bir ibadette o imtiyaz yoktur. Çünkü Cenab-ı Hak sevgili Peygamberimizin lisanı ile “Âdem oğlunun her ameli kendisinindir, yalnız oruç böyle değildir; O benimdir. Onun mükâfatını ben veririm” buyuruyor. Peygamberimiz efendimiz de “Oruç tutanın nefes kokusu kıyamet gününde Allahü Teâlâ indinde misk kokusundan daha hoştur. Oruç tutanın iki sevinci vardır: Oruç bozduğu (iftar ettiği) zaman oruç bozmasına sevinir, Tanrısına kavuştuğu zaman oruç tuttuğuna sevinir.” diyor.

Oruç kötülüklere karşı bir kalkandır

Cenab-ı Hak, oruç tutana daha bir çok menfaatlar da bahşeder: Ruhuna manevî bir lezzet verir, kalbine safa verir, bize daima kötülüğü emreden nefsi kırar, günah işlemekten alıkor, hayvanlık sıfatlarını da zayıflaştırır. Bedene de sıhhat ve afiyet verir. Oruç Müslümanların dinî bir riyazetidir. Allah’ın emri veçhile oruç tutan kimse de maddî ve manevî mazarratlardan sakınmış olur. Şurasını asla unutma ki oruç bu gibi menfaatları temin ettiğinden dolayı tutulmaz. Ancak ve ancak rıza-ı Bâri’yi elde etmek için tutulur. Bu gibi menfaatlar da Allahü Zülcelâl'dan umulur.

Oruç kötülüklere karşı bir kalkandır. Oruç tutan kimse kötü sözden, kötü işten, döğüşmeden, söğüşmeden; gözünü, dilini, kulağını, her bir azasını günah işlemekten sakınsın. Mâlâyaniyi bıraksın. Yalan söyleyen, döğüşen, söğüşen, harama el uzatan, bakan, kötü sözleri dinleyen, vaktini oyun ile lüzumsuz şeyler ile geçiren kimse bu mükâfat-ı mâneviye ve maddiyenin hiç birini ele geçiremez. Açlık ve susuzluktan başka eline bir şey geçmez.

Dünyada afiyet ve beden sıhhatını temin etmek, âhirette ahkemül hakimin olan Allahü Zülcelâl tarafından ecir ve mükâfata nail olmak, kalbinde safa duymak, ruhunda manevî gıda bulmak, vücudu sabır ve mücadeleye alıştırmak insan için ne büyük bir nimettir.

Bu ay öyle bir aydır ki

Oruca lâyık-i veçhile riayet ettiğin gibi, iftar zamanında da âdab-ı İslâmiyeye riayet et. Evvelâ “Yâ Rabbi, ancak senin için oruç tuttum. Ancak sana inandım. Ancak senin verdiğin rızıkla orucumu açtım” duâsında bulun. Besmele-i şerife ile başla, sağ elinle ye, sağ elinle iç, sağ elinle al, sağ elinle ver, önünden ye, su içerken bardakta nefes alma, dayanarak yeme, yemeğe, suya üfürme, Allah'ın verdiği nimetlere şükret.

İşte bunun zamanı geldi, onbir ayın sürûru mübarek ay girdi, elhamdülillah yine mübarek Ramazan'a yetiştik. Bu ay öyle bir aydır ki, bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi bu aydadır. Her kim inanarak, uhrevî mükâfatı gözeterek Kadir gecesinde namaza dursa bütün geçmiş günahları affolunur. Bu ay öyle bir aydır ki bu ayda oruç farz, teravih sünnet kılınmıştır. Her kim inanarak ve uhrevî mükâfatını gözeterek oruç tutarsa Cenab-ı Hak onun geçmiş günahlarını affeyler. Hatta bir Ramazan'dan diğer Ramazan'a kadar ne kadar günahı var ise hepsi affolunur. Bu affolunan günahlar kul hakkından başka olan asagir kabilinden (küçük günahlardan) olan günahlardır.

Bu ay öyle bir aydır ki her kim Cenab-ı Hakka güzel bir haslet ile yaklaşırsa, başka bir ayda bir fariza edâ etmiş gibi olur. Bu ay sabır ayıdır; Sabrın sevabı Cennettir, ahlâkî faziletlerin temeli sabırdır. Sabrın yolu zafer ve necat yoludur. Ashab-ı kiram birbirlerine hak ve sabır ile tavsiye ederlerdi. Mübarek ayda sabra alış da hayatta maruz kalacağın güçlüklere karşı göğüs ger. Açlık acısını duy da zamanının çoğunda o acıyı duyan fukara ve miskinlere kalbinde merhamet ve rikkat uyansın. Kardeşinin ahvaline de melekiyetin yükselsin; kalbinde kardeşlerine, hatta bütün insanlara karşı şefkat hissi hasıl olsun. Bil ki Müslümanlık Allah’ın mahlukatına şevkat etmektir. Bu ay yardım ayıdır. Kardeşin kardeşe yardımı ilâhî emirlerdendir. İzzet ve şevkat, asalet ve şeref, kuvvet ve saltanat yardımlaşma ile elde edilir. Hayat teâvünsüz olmaz.

Bu ay mü'minlerin rızkı artırılacak olan bir aydır. Bu ayda her kim oruç tutan bir kimseye nafaka verirse bu verdiği şey, günahlarının affolunmasına, ateşten kurtulmasına sebep olacağı gibi, oruç tutanın ecrinden hiç bir şey eksilmeksizin onun ecri kadar ecre nail olacaktır. Bu ayda her kim hizmetçisinin işini hafifletirse Cenab-ı Hak ona mağfiret ihsan eder, onu Cehennem ateşinden kurtarır. Bu ay öyle bir aydır ki değil Müslümanların, belki bütün insanların maddî ve manevi, dünyevi ve uhrevî saadetlerini temin eden, ölmüş Müslümanlara taze hayat veren, Müslümanları bütün tehlikelerden kurtaracak olan Kur'ân-ı Azimüşşan bu ayda nazil olmuştur. Bu ay öyle bir aydır ki evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu necattır. İnsan bu ayda va’d-i Celil-i İlâhiye kolayca nail olur. Bu ayda Müslümanların kalpleri cilâlanır, ruhlarında bir yükseliş, hislerinde bir safa hasıl olur. Nasihatlar hararetli bir sûrette bir kabul mevkii bulur.

Müslüman şeriatı hakim olmayan yer Müslüman diyarı değildir

Salih olanlar ibadeti, din kardeşlerine yardımı iş, güç edinirler. Halk akın akın teravihlere, mukabelelere, vaazlara, duâlara koşar, âlem-i İslâm ayni halde bulunur. Bu hal Müslümanlar için ne güzel bir nümunedir. Sakın oruç yeme! Kasden göz önünde oruç yemek kadar rüvaylık, rezillik yoktur; bu husus hem Allahü Teâlâ'ya karşı pek büyük bir günahtır, hem oruç tutanlara karşı pek büyük bir hakarettir, hem âdâb-ı İslâmiye’ye karşı pek büyük bir tecavüzdür, hissiyat-ı İslâmiyet bundan çok rencide olur. Buna mebni kasden, göz önünde oruç yiyenlere şeriatımız en büyük bir cezayı veriyor. Mübarek Ramazan'da orucu, bütün dinî vazifeleri ifaya çalış, bütün şeâir-i İslâmiye'ye riayetkâr ol.

Müslüman diyarı Müslüman alameti bulunan yerdir. Müslüman alameti bulunmayan yer Müslüman diyarı değildir. Müslüman diyarı; Müslüman şeriatı hakim olan yerdir, Müslüman şeriatı hakim olmayan yer Müslüman diyarı değildir. Dinine sahip olmayan kimselerin dini de kalmaz diyarı da.

Geliniz hepimiz habl-i metin-i İlâhî’ye yapışalım, kavgaya tutuşmayalım. Yoksa dağılırız, kuvvetimiz mahvolur, gider. Gıybetten, nemimeden, iftiradan, hasılı birbirimizin kalbini kıracak muameleden son derece sakınalım. Emin, samimi, ciddi kardeş olalım; birbirimize yardım edelim, fitne ve fesaddan kaçınalım, aramızdaki münafıklığı kaldıralım, el birliği ile çalışalım. Medreselerimizi, mekteplerimizi, camilerimizi, müessesat-ı hayrıyemizı harap etmeyelim. Belâ geldi mi yalnız zâlimlere gelmez, iyiler de onun ateşine yanar. Dünya ve âhiret bahtiyarlığı temin eden ahkam-ı diniyeye riayet edelim, necatımız ancak ona riayet ile hasıl olur. Dinimizi kemaliyle anlayan, bilen, mûcibi ile amil olan dünya ve âhirette bahtiyar olur. Büyüklerimize itaat edelim, küçüklerimize merhamet edelim, mahlük-i Bâri’ye şefkat edelim. Emr-i ilâhiye tâzim edelim, ahlakımızı güzelleştirelim, şan ve şevketimizi yüceltelim, küfran-ı nimeti, meskeneti bırakalım. Yoksa ebediyyen esir, ebediyyen mahkûm olacağız.

Hemân Cenab-ı Hak cümlemizi meded-i' sübhaniyesine mazhar buyursun. Âmîn...

Bu yazı Meşihat-ı İslamiye tarafından çıkarılan Ceride-i İlmiye’nin 46. sayısı olan Ramazan 1337 nüshasından alınmışır

İslam Medeniyeti, c. III, s. 35-36, 21-21

M. Murtaza Özeren alıntıladı

YORUM EKLE