90'lı yılların unutulmaz dergisi Teklif dergisi bildik akademik görünümlü hukuk dergilerinden çok farklı bir dergi idi. Teklif'ten önce böyle aktüel hukuk dergisi denebilecek bir dergi örneği var mıydı?
Bismillah. Öncelikle dergiyi çıkartan ekibin (ezici bir çoğunluğunun ve hatta neredeyse tamamının) Hukuk Fakültesinde okuyan gençler olduğunu hatırlatayım. Bizim yaştaki “ihtiyarlar” bilirler, o zamanlar bir “İslâm Dergisi” vardı ve 100.000 civarında satıyordu. Daha sonra aynı ekibin çıkardığı Kadın ve Aile ile İlim ve Sanat aynı trajı yakalayamadı ise de satış rakamları bugünkü dergilere göre çok çok iyi idi. Yine hemen aklıma gelen, Mektup, Girişim, Mektep, Zafer, Sızıntı, Sur, Vahdet (haftalık), Cuma (haftalık) gibi dergiler de vardı. Ama buyurduğunuz gibi aktüalite ve hukuku bir arada sunan bir dergi yoktu. Geçmişte de bir örneği var mı bilmiyorum, en azından ben rastlamadım. Dolayısıyla bu manada Teklif Dergisi bu sahada bir ilk idi (görebildiğim kadarıyla da maalesef tek olarak kaldı).
Kaç satıyordu dergi aboneleri ile beraber?
Dergimiz aboneleri ile birlikte 6000 tirajını yakalamıştı. Belki ilk etapta bazı kardeşlerimiz “bu kadarcık mıydı?” diyebilirler. Yanlıştır, hatalıdır, böyle değerlendirme olmaz demiyorum. Evet 6000 rakamı aylık bir dergi için esasen çok da büyük değildir. Ve ama, derginin ilk çıkışı için niyetlendiğimizde, istişare için kendilerine müracaat ettiğimiz, “el almak” istediğimiz ve bugün gazete köşelerinde köşe olmuş nice büyüklerimizin, “bir faydası olmaz”, “boşa yorulmayın”, “oturun oturduğunuz yerde” meallerindeki “yol gösterici ve iç açıcı/iç aydınlatıcı” (!) yorum ve destekleri ile, dergiyi çıkartan (kapak/dosya konusunu kararlaştıran ve yazan, röportajını yapan, baskısına koşan, dağıtan, reklam işlerini gören, grafiğini yapan, hâsılı tüm) ekibin TAMAMININ üniversite öğrencisi olduğu, tüm maddi külfeti bu öğrencilerin üstlendiği, fisebilillah çalışıldığı, dersler ve imtihanların yoğunluğuna rağmen ve fakültedeki dersten çıktıktan sonra hatta, kimi zaman da okula gitmeyip dergiye gelerek, bu “iş”in yapıldığı gözetildiğinde, düşünüldüğünde bana göre bu sayı 600.000 ile eşdeğerdedir. Bunu sadece Teklif Dergisi için söylemiyorum. Bugün aynı çaba ve aynı niyetle çıkan herhangi bir derginin 1000 sattığını duysam da, ben yine bunu 100 ile çarparım… Çünkü ben o ağaçtan düştüm, o çileyi çektim. O çileyi çekenlerle birlikte çilehanedeydim. Ama itiraf etmek gerekir ki, çileyi çekenlerin, çile yükünü yüklenenlerin en rahatlarından biriydim ben… Neredeyse en az yük bendeydi. Burada Mehmet Şahin’in, Ziya Er’in, Hüseyin Yürük’ün, Halil Engin (Mahlas)’ın, Mevlüt Uysal’ın, Taha Erdinç Bülbül’ün, Ahmet Yaman’ın, Mustafa Şentop’un ve daha hatırlayamadığım bir sürü ismin, dostun adını zikretmemek vebal ve hakkı inkâr olur. Ben olmasa idim dergi olmayabilirdi ama onlar olmasa idi olmazdı… Allah illâ ki ecirlerini verecektir; bu faaliyetleri sebebiyle kendilerinden razı olmuştur inşallah.
Ülkede gündem olan dosyalarınız, haberleriniz olmuş muydu o zamanlar?
Elbette… Meselâ bir İnönü sayımız vardı ki, o sayıyı iki defa basmak zorunda kaldık. Sonra Militan Demokrasi, “Seçimler”e denk gelen sayımız gibi sayılar ülke gündemine oturdu ve tabir caizse bomba etkisi yaptı. Hele bizi tanımayanlar nezdinde bahsettiğimiz bomba etkisi, adeta bir “atom bombası” mahiyetinde ve etkisinde idi. Bizi koca koca adam/lar zanneden okurlar-büyükler, bir avuç idealist genç olduğumuzu gördüklerinde önce şaşırıyor sonra seviniyorlardı. Hatta zaman zaman o yazıları yazanların bizler olduğuna inanmıyor, yeminler etmemize sebep oluyorlardı.
Teklif ekibindekiler şimdi neler yapıyor?
O idealist arkadaşların hemen tamamı elhamdülillah bugün güzel yerlerdeler ve hizmetlerine kendi çaplarında, kendi bakış açılarıyla ve farklı şekillerde devam ediyorlar. Hatırlayabildiğim kadarıyla sayayım: Dergimizin sahibi Mehmet Şahin ticaret ile iştigal ediyor. Meşhur ve malûm “haşema”nın sahibi… Bir dönem yazı işleri müdürlüğümüzü yapmış olan Mevlüt Uysal avukat ve şu anda Başakşehir belediye başkanı… Hüseyin Yürük kardeşimiz avukat oldu ama mesleği icra etmiyor.www.analitikbakis.com isimli bir haber sitesinin sahibi ve yönetici, aynı zamanda bir ajans sahibi… Neredeyse iki elin parmaklarına yakın kitabı var; yazmayı seviyor. Taha Erdinç Bülbül siyasete atıldı ve şu anda İzmit Belediyesinde… Ziya Er kardeşimiz dergimizin teknik servisini tek başına götürürdü, şu anda bir reklâm ajansı sahibi… Halil Engin mahlaslı kardeşimiz (gerçek ismi bende kalsın), adalet bakanlığında iyi/yüksek konumda hukukçu/bürokrat… Ahmet Yaman iyi bir avukat… Mustafa Şentop hukukun “derinlerine” merak saldı ve elhamdülillah maşallah profesör oldu. Şu anda anayasa komisyonu üyesi, AK Parti İstanbul milletvekili… Sibel Eraslan Hanım malûm yazarlık ve televizyon programcılığına devam ediyor. Alpaslan Karabay, savcı… Ahmet Yener, hakim… Ahmet Kahraman, büyük tüccar…
Okurlar hakları ile ilgili sizi arar mıydı?
Elbette… Biz tabii o zamanlar talebe veya biraz daha büyüklerimiz en fazla stajyer olduğundan, müracaat edenleri avukat ağabeylerimize gönderirdik. Hatta bu konu ile ilgili olarak Taha Erdinç Bülbül kardeşimiz “Haklarımız” ismiyle bir de kitap yayınlamıştı.
Siz Teklif sonrası neler yaptınız?
Ben neler yaptım? “Ben” demek ve ben’den bahsetmek çok hoş değil, okuyucuları da çok fazla ilgilendirmeyebilir ancak, sorulunca söylemek lazım diye söyleyeyim: Dergiden sonra mesleğe atıldım. Şu anda avukatlık mesleğini sürdürüyorum. Bazı sivil toplum kuruluşlarında kuruculuk ve/veya üyeliklerim oldu. Siyasete (politikayı kastediyorum) atılmadım, atılmayı da düşünmüyorum.
Varlığıyla övündüğüm ve ahiretim için umutlandığım İKRA (İlim, Kültür ve Yardımlaşma) Derneği’nin kurucu başkanıyım. Derneğimizin iştigal sahası kitap okumak ve okutmaktır. Türkiye’nin en zor işini “kitap okutmayı” yapıyoruz. Hatta bir program için kendisine davetiye götürülen ilçe emniyet müdürü iştigal sahamızı ve kitap okuyanların sayısını duyunca, arkadaşlarımıza hitaben –biraz da meslekî alışkanlık olsa gerek- “işkenceyle mi okutuyorsunuz?” diye sormuş. Halihazırda İstanbul’un 4 ayrı ilçesinde 6 şubeye sahibiz. Bu dernek çerçevesinde 1200 civarında fiili ve sürekli olarak kitap okuyan var. Derneğimizin www.ikradernegi.com isimli bir sitesi var. Yine ahiretim için umutlandığım en büyüğü erkek 4 evladım var. Onlar, benim onların zamanındaki konumuma göre, benden daha önde ve daha ilerdeler elhamdülillah. İyi bir kitap okuyucusu olduğumu zannediyorum. Öğrenmeyi, öğretmeyi ve paylaşmayı seviyorum; bunu ifa sadedinde de www.eminatalay.com isimli mütevazi bir sitem var. Bu kadar…
Sesli yayıncılık çalışmalarınıza nasıl tepkiler geldi
O zamanlar tabii sesli yayıncılık yeni yeni doğuyordu ve ama bekleyenleri ve beklentileri çoktu. İyi şeyler yaptığımızı zannediyorum. Arkadaşlarımızla elele vererek Ömer Bin Abdülaziz (rh. A.), Malcolm X (rh. A.), Domuzlar Diktatoryası, İbrahim Ethem (Rh. A.), Hasan El Benna (Rh. A.) bant tiyatroları, bir adet ilahi kaseti, İslâm Coğrafyası adıyla bir adet şiir ve bir adet de özgün marşlar adıyla “Allah Dedim Yürüdüm” isimli (ezgi değil) marş kasetimiz çıktı. Kasetlerimizin dinleyeni ve talibi oldukça iyiydi. Tabii o zamanlar CD yoktu. Sonraları iş “tam manasıyla” ticarete dökülünce, para getirmeyen ve çok da masraflı olan bant tiyatrolarının devamı gelmedi. Piyasayı kaliteli-kalitesiz müzik kasetleri doldurdu…
Allah Dedim Yürüdüm albümündeki sesler şimdilerde neler yapıyor?
Orgu çalan ve besteleri yapan arkadaşımız avukatlık yapıyor. Sanatçımız Halil Onur da avukat… Def çalan ve vokalistlik yapan arkadaşlarımız da ticaretle meşguller… Yani o ekibin içinde olanlar bugün sadece “dinlemek” fiilini icra ediyorlar. Ancak gördüğüm kadarıyla hallerinden de çok memnunlar.
Yüsra Dal konuştu