Gazete kültürü bizde yerleşmeye başlayalı beri toplumun merkeze aldığı ilgiler ve kabullerde değişmeye yüz tuttu. Hele hele geçenlerde Cafcaf’lı arkadaşların 12 Eylül haberi ve kutlaması derdimizi daha bir derinleştirdi. Ne olduğu belli olmayan hayatlar yaşayan bir topluluk haline geldik. Birileri de çıkıp bu memleket üzerine elde tutulur ve ümmetin muttefekun aleyh olacağı değerlendirmeler yapamıyor ne yazık ki. Modernizmin tek tipleştirme hastalığı beynimizi kemirmekle yetinmedi şimdilerde de ruhumuza zarar veriyor. 12 Eylül müthiş bir çözüm buldu toplumsal anlaşma zemini için: Bol kazanç. Herkese hep kazanmak üzerine bir hayat vaad edildi. Bunun yolları açıldı. Göç kervanları dizildi yola.
Dün zil çal. Akşam haberlerde şöyle denecek: Eğitim-öğretim yılı pek çok sorunla başladı. Bir sürü insan konuşturulacak, bu haber birkaç gün daha temcid pilavı gibi haber niyetine bize sunulacak. Bir tarafına katılıyorum bu haberin: Doğru olan şey, eğitimin pek çok sorunu olduğudur. Ama asıl sorun ise konuşulmuyor nedense ya da konuşturulmuyor.
İki anket ve yeni eğitim-öğretim yılı
İlk anket gençlerin ilgisiyle alakalı: Gazetelerdeki habere göre, Antalyalı iki lise öğrencisi Felsefe öğretmenlerinin kontrolünde gençlere ünlülerin fotoğraflarını göstererek tanıyıp tanımadıklarını sormuş. İşte cevaplar:
Ünlü İsim Mehmet Âkif Mevlana Yunus Emre Angelina Jolie Brad Pitt Sultan Vahdettin Enver Paşa Kenan Evren Che Guavera | Tanıyanlar %50 % 74 %71 %85 %85 %34 %13 %22 % 71 | Tanımayanlar %50 %26 %29 %15 %15 %66 %87 %78 %29 |
Bu liste uzayıp gidiyor. Meramımızın anlaşılması için bu kadarı bile yeter. Bu anketi çeşitli yönlerden değerlendirmek mümkün. Hele hele Türk siyasi tarihinde toplumu yönlendirme girişimleri bakımından idealleri olan iki paşanın(Enver Paşa ve Kenan Evren) ideallerini gerçekleştirmede güvendikleri gençler tarafından bilinmemelerini nasıl okumalı?
Bir zamanlar yazılı kültür sözlü kültüre karşı savaş açmıştı. Her şey kayıt altına alınmalıydı ve insanlar buna taraf oldular. Şimdilerde yazılı kültür yerini görsel kültüre bırakıyor. 12 Eylül’ün rahatsız edici “rahat olun” pompası hızla kabul gördü. Yazıyla beraber her şeyi okuruz diye tehir ettik, görsel kültürle de okuruz’u unuttuk. Sonuç ortada. Sadece gençler değil okuyup okutma eylemini de gerçekleştirenler de fikir ve sanat adamlarını tanımadıkları gibi siyaset erbabından da haberdar değiller. Unutmayalım biz de “"Divan failatun failatundur" söylemi son yedi yıla kadar güncel bir meseleydi ve bir Milli Eğitim Bakanı da bu söylemi tekrarlamıştı. Hiçbir şeye ilgisi olmayan kocaman bir grupla karşı karşıyayız. Bunda eğitimin (yani tahsil ve terbiyenin) bir disiplin işi olduğunu gerçeğinin unutulmasının payı yadsınamayacak kadar çok.
Diğer anket de eğitim sendikaları tarafından yapılmış. Bu ankete göre eğitimde Türkiye’de ihtiyaç maddeleri arasında 235. sırada yer almış. Ne dersiniz? Hadi temel ihtiyaçları çıkaralım ve kitabın itibarının 235. sırada olması meselesini bir düşünelim. Matbaa geç geldi diyenlerin kulakları çınlasın hatta çınlamakla kalmasın patlasın. Kitaba harcanan paranın nüfus başına oranı 45 sent. Ve Türkler yılda sadece 6 saat vakit ayırıyorlarmış.
İki anket bir sonuç: İhracatın ve mili gelirin artmasıyla övünen bizler külahımızı önümüze koymanın vaktinin geçtiğinin farkında olmalıyız.
İş işten geçtikten sonra zarardan dönmek zor olur. Ama sırf menfaati uğruna “bilahare” yerine “bir ara” sözünü, kendisine iki sözcük arasındaki anlam farkı olması belirtilmesine rağmen söylemeyi tercih eden öğretmenlerin olduğu yerlerde çok anketler yapılır ve ziller çalar. Onlar da her sene sözcükte anlamdan başlar, anlatım bozukluklarını anlatırlar da öğrenci yine her sene konuyu yeni görmüş gibi davranır.
Bu ayna hepimizin ve ne denir: Yok birbirimizden farkımız ne bir eksik ne bir fazla.
Ve ziller çalıyor ama neyime…
Arda Şeker yazdı
Mustafa Kutlu’nun ihtiyacın sırası yazısından hareketle..