Hayat iniş ve çıkışlarıyla değer kazanır. Sanki bir yürür merdiven gibidir. Doğar, büyür ve ölür insan. Tüm basamaklar birer sınav sorusudur. Bu sınavın en önemli aşaması da aile kurumudur. İçindeki aktörlerini ya cennete ya da cehenneme taşır. Cennet denilen hayat önce dünyada, yani aile de yaşanır.

Prof. Dr. Abdülhakim Yüce, cennetin küçük bir denemesini yaşamak ve aslına ermek için gerekli şart olan aile yuvasını hem de, "Bizim Yuvamız" diye kaleme almış. Büyük bir savruluşu yaşayan çağımız Müslümanları ya aileyi yok sayıp, onsuz olmayı ve ferdi bir yaşamı tercih etmeye başladılar. Veya da işin ucunu salıp bırakıverdiler.

Kapak resmiyle de davet

Kapağında bir başka üstadın resmi vardır. Prof. Dr. İbrahim Canan Hoca’nın çocukları ve torunlarıyla çekilmiş büyük aile fotoğrafıyla okuyucuya selam veren eser, sanki çekirdek aile kavramına da bir nazire yaparcasınadır. "Dünya ve ahrete bakan yönleriyledir" yuvalar. Zira Müslüman'ın hayatı, asıl yurt olan ahrete bakar. Bilinir ki, oraya yol bu dünyadan geçer.

Kuralım

296 sayfalık bir muhtevaya sebep olan eser, dört ana bölümden oluşur. İlk bölümde, âdemoğlunun ilk ve en temel kurumu olan aile ele alınır. Yaklaşık yirmi ayrı alt başlıktan oluşan eserde aile ve bunun önemine yer verilir.

“Tamam, aileyi anladık. Lakin bu kurum nasıl kurulur? Bunun için neler yapılmalı?” diye soran okuyucuya, ayeti kerime ve hadis-i şeriflerden çok özel bilgilerle, yol haritası çıkarılır. “Kiminle ve hangi şartlarda, evlenilmeli, eş seçimi nasıl olmalıdır/” gibi soruların cevabını bulmak mümkündür.

Ailenin kurulması denilince, yapılan cafcaflı bir düğünle bir eve giren iki farklı cinsin başlayacağı hayat anlaşılıyor olsa da, burası her zaman aile olamayabilir. Aile kurmak, sadece beraber yaşamak ve bir kısım şehevi arzuların tatmini değildir. Sevgili Peygamberimiz (SAV)’in hadisi şeriflerde gösterdiği ilkelerden, "neyi ve niçin önceleyeceğimiz" konusunda bilgileri buluyoruz. Elbette temeli güzel ve sağlam atılan bir bina olmalıdır aile.

Koruyalım

Yaşadığımız bu ortamda büyük umut ve beklentilerle kurulan aileyi başlatmak güzel de, bunu korumak ve devam ettirebilmek gerekiyor. Eseri okuduğunuzda, nasıl koruyabileceğimizi öğreneceğiz. Bazen eşlerin bu aile kurumunu devam ettirmek ve bu konuda özverili bulanabilmek yerine, "Ben haklı olmalıyım, haklı kalmalıyım, sadece de benim dediğim olmalı..." anlayışı ipi geriyor. Hatta koparıyor.

Burasını almayın

Mahkemelerde boşanma ile ile biten aile ilişkilerinin istatiksel bilgileri dudak uçuklatıyor. Hatta siz bırakın rakamsal verileri ve bakın çevrenize, duydunuz ki evlenmişler, duydunuz ki boşanmışlar. Bu "bizim aileyi" ve benzer koruyucu eserleri okutmak gerekiyor. Galiba bu konuda, "Göç yolda düzülür." mantığıyla "hem aile olur, hem de zaman içinde öğrenir" anlayışı yanlıştır.

Allah'ın arşını titreten bir olay olarak hadis-i şerifler de tanıtılan boşanma olayını da dördüncü bölümde buluyoruz. İslam'da boşanmanın varlığına, ama zorluğuna dikkat çekiliyor. Doğrusu bu toplumun hem evlenme, aile olma, bunu sürdürme kültürü ve ahlakını edinmenin gerektiği gibi, -gerekiyorsa- boşanmanın da ahlakını bilmek ve topluma yerleştirmek gerekiyor. Zira yıllarca beraber kalmış, evlat sahibi olmuş insanların zaman içinde ayrılmaları halinde, birden tüm ailelerin daha da ilerisi akraba ve sülalenin düşmanlığını görmek mümkündür.

Peygamber Efendimizin, evlenme ve çoğalmaya ait uyarı ve teşvikleri sadece kemiyet -sayı- açısından anlaşılmamalıdır. Çünkü burada "ümmetim" tabirine dikkat kesilirsek, sıradan nüfus sayımı yerine, O'na ümmet olma hassasiyeti ve şerefi içinde dikkatli olmak gerekiyor. "Evlenmek çoğalmak ve ümmetinin çokluğu ile övünmeye imkân tanıyacak", Allah rızası esasına dayalı bir aileyi kurmak ve korumak için suyu pınarından içmek gerekiyor.

Aile kuracaksanız, kurdunuz ama koruyacaksanız, koruduğunuz aileyi cennet köşesi kılacaksanız, geçici cennet köşesiyle yetinmeyip aslına erişmek için gayret edecekseniz... Okumalısınız.

 

Haşim Akın yazdı