Arapça’da, sıfatlarda karşılaştırma ve üstünlük belirten kelimelere “ism-i tafdîl” denir. Bunların bir kısmı Türkçe’de de kullanılmaktadır. Bazı örnekler verirsek, “Alî (yüce)- A’lâ (en/daha yüce)”, “Azîm (büyük)-A’zam (en/daha büyük)”, “Câhil- Echel (en/daha câhil)”, “Hasen (güzel)-Ahsen (en/daha güzel)”, “Kebîr (büyük)- Ekber (en/daha büyük)”, “Kesîr (çok)-Ekser (en/daha çok)”, “Nâdir-Ender (en/daha nâdir)”, “Sağîr (küçük)-Asgar (en/daha küçük)”, “Sahîh (sıhhatli)-Esahh (en/daha sıhhatli)”, “Sefîl-Esfel (en/daha sefîl)” demektir. Asgarî ücret (en düşük ücret), azamî tarife (en yüksek tarife), echel-i cühelâ (câhillerin en câhili) ve esfel-i sâfilin (aşağıların en aşağısı) akla gelen kullanımlardan bazıları… Bir şeyin doğru olup olmadığını sorarken kullanılan “essah mı?” ifadesindeki “essah”, aslında “esahh”ın Türkçe’de halk ağzındaki söyleniş şeklidir. Hem hasen (Hasan), hem de ahsen Türkçe’de isim olarak kullanılmaktadır. Her zaman “en iyiyi” yapmak, “en iyi” davranış yöntemi midir? Hayır, “bazen olur hasen, ahsenden ahsen”.

Kur’an-ı Kerîm’de de Cenâb-ı Hakk için “Ahsenü’l-Halikîn (Yaratanların en güzeli)”, “Allah-u Ekber (Allah en büyük)”, “Hayru’l-Fasilîn (İşleri çözüme kavuşturanların en hayırlısı)”, “Hayru’l-Muhsinîn (İhsanda bulunanların en hayırlısı)”, “Erhamürrahimin (Merhametlilerin en merhametlisi)” gibi ism-i tafdîl içeren tabirler bulunmaktadır. Baştan başa bize tevhidi ders veren Kitabımızda bu tamlamaların kullanılmasının nasıl bir hikmeti olabilir? Özellikle “Ahsenü’l-Halikîn (Yaratanların en güzeli)” ifadesi ne anlama geliyor olabilir? Konuya üç farklı yönden bakabiliriz: