Geçenlerde bir yayın kuruluşu Ahmet Şişman ile ilgili dosya hazırlığı içinde olduğunu ve benim de buraya katkıda bulunmamı arzu ettiklerini belirtti. Daha evvel rahmetli Ahmet ağabey ile ilgili uzunca bir yazı kaleme almış ve Dünya Bizim’de yayınlanan bu yazıda onunla ilgili hatıralarımı paylaşmaya çalışmıştım. Böyle bir istek karşısında başka ne yazabilirim diye düşündüm. Sonunda aklıma şu tarz bir fikir geldi. Ahmet Şişman ağabey ile o hayatta iken düşünüp de beraberce yapamadığımız üç çalışmayı kaleme alayım ve bu sayede onun düşünce ufkunu bir nebze de olsa yansıtabileyim.

Aşağıdaki üç örnek bu tarz bir düşünce sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu vesile ile kendisini Rahmetle anıyorum.

Örgün eğitimin yanında destek eğitim çalışması

Rahmetli Ahmet Şişman ağabeyin güzel bir sözü vardı. “Ortak (ortaklıktan ayrıldıktan sonra da bana ex-ortak derdi), enseyi açık gördüğünde şaplağı atmak lazım, sonra zamanı geçer, tühlenirsin” derdi. Ben de onun bu sözünden ilham alarak düşünüp de beraberce yapamadığımız hepsi de insan eğitimini merkeze alan birkaç işi anlatmak isterim:

1986 yılından itibaren başlayıp yürüttüğümüz, temelinde İslami bir eğitimi merkeze alan, okul öncesi eğitim faaliyetlerinin, bir destek eğitimi zinciri olarak kurgulanmasını önemsiyorduk. Elif Yuva olarak isimlendirdiğimiz bu çalışmanın dışında ilköğretim çağındaki çocuklar için çocuk kulübü, daha sonraki dönemler için de etüt eğitim merkezleri ve gençlik merkezlerinin, örgün eğitimin yanında içinde “değerler eğitimi”nin de verildiği destek eğitim çalışması olarak yapılabilmesi bizce önemliydi. (Bunları konuştuğumuz yılların Türkiye şartlarını düşündüğümüzde bunun daha da önemli olduğunu takdir edersiniz.) Biz de 1990’ların ortasından itibaren Yuva’nın yanında ilkokul çocukları için bu tarz bir Çocuk Kulübü faaliyeti yapıyorduk. Hafta sonlarında ilkokul çocuklarını Yuva’da topluyor, bir yandan onların derslerine yardımcı olurken diğer yandan onlarla sosyal, kültürel ve sportif aktiviteler yapıyorduk. Tüm bu çalışmalar sırasında da değer eğitimine özel bir ehemmiyet veriyorduk. Bunun ötesinde, yukarıda bahsettiğim tarzda gelişmiş bir zinciri en azından bir örnek olarak gerçekleştirmeyi de hayal ediyorduk.

Bu konuyu, 90’ların sonu, 2000’li yılların başında idi yanılmıyorsam, Ahmet ağabey ile birkaç sefer paylaşmıştık. Çok da kafasına yatmıştı. İmam hatiplerin yakınlarında bu tür yerler açarak öğrencilerin okul dışı zamanlarını hem sportif hem de kültürel faaliyetlerle değerlendirmelerinin yararlı olacağını ve bu aktiviteler sırasında daha kalıcı bir değerler eğitimi çalışması yapılabileceğini mütalaa etmiştik. Hatta bu çalışmanın yapılabileceği bazı mekanlar üzerinde kafa bile yormuştuk. Fakat bu tür bir düşünce o dönem maalesef tasarı seviyesinde kaldı ve fiiliyata geçiremedik. Belki ilk konuştuğumuz zaman yapmaya başlayabilseydik farklı bir sinerji oluşabilir, onun da katkılarıyla bu projemiz daha da verimli olabilirdi. Tabii onunla yapmak nasip değilmiş ve olmadı. Ama biz bu düşünceyi 2005’den sonra Bayrampaşa Belediyesi ile Bayrampaşa Bilgi Merkezi adıyla benzer bir formatta yapmaya başladık. Bu çalışma, kurgusu itibariyle kısmen geçmişteki hayallerin bir ürünüydü ve rahmetli Ahmet ağabeyin de çok ilgisini çekerdi.

Değerler eğitimi

İkinci örneğimiz de yine eğitim alanından: 1986’dan itibaren sürdürdüğümüz Elif Yuva çalışmamızda, (ki bizim çocuklarımız gibi kendisinin çocukları da buraya devam ederdi ve o da bu çalışmanın bir yerinden parçasıydı) değerler eğitimine özellikle önem verirdik. Sonrasında 2000’li yılların ilk yarısında Ensar Vakfı'nda Ahmet ağabey de arkadaşları ile birlikte ‘Değerler Eğitimi’ çalışmalarına teorik ve pratik olarak daha fazla ağırlık verdi. Beni her gördüğünde uzun uzun düşüncelerini anlatıyordu. “Bak senin küçükler için hayal ettiğini biz burada yapacağız, inat etme buraya gel, beraber bir şeyler yapalım” diyordu. Gerçi benim inat ettiğim yoktu ama kendi meşgalemden Ensar Vakfı'ndaki bu çalışmaya fiili bir zaman ayıramıyordum. Ben de “Ahmet ağabey, biz de yıllardır zaten bunu yapıyoruz, bu çalışmaları birleştirmek lazım” desem de gönül ilişkisi dışında Değerler Eğitimi Merkezi (DEM) faaliyetlerinin pek içinde olamadım. İkimiz de bunun sıkıntısını birbirimizi her gördüğümüzde ikrar etmişizdir.

Ahmet Şişman’ın temellerini attığı ve bugün önemli bir gelişme gösteren Değerler Eğitimi Merkezi’nin her aktivitesini gördüğümde onunla yaşadığımız bu diyalogları hatırlıyorum. Ayrıca şunu da ilave etmeliyim ki, DEM’in, Ensar Vakfı’nın en önemli çalışmalarından biri olduğu kanaatini ilk günden beri taşıyordum ve gün geçtikçe bu kanaatim daha da pekişiyor.

Üniversite-Tasarım Merkezi işbirliği

Üçüncü örneğimiz de yine eğitimle ilgili bir konu: 2005 yılından sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti'nde yer aldım ve 2009’da bu kuruma başkan oldum. Ahmet ağabey de o sıralar Ensar Vakfı’nın Özbekler Tekkesi'ndeki İstanbul Tasarım Merkezi çalışmaları ile ilgileniyordu. Bana birkaç sefer “gel senin üniversite ile bizim tasarım merkezi arasında bir işbirliği yapalım ve burada eğitim verdiğimiz çocuklara üniversite bağlantılı bir belge verelim” diye ısrarla söylemiştir. İstanbul Tasarım Merkezi, oraya devam eden insanlara belli bir eğitim veriyordu. Üstelik epey kaliteli çalışmalar yapıyorlardı. Fakat bu çalışmaları bitiren talebelere üniversite bağlantılı bir sertifika veya belge vermek, çalışmalara katılan kişiler için daha değerli olacaktı. Ahmet ağabey bunu arzuluyordu. Bu konuyu birkaç defa konuştuk. İletişim Fakültesi ve/veya Sürekli Eğitim Merkezi birimlerimizle buradaki çalışmayı nasıl bağlantılayabiliriz diye biz de üniversitede kendi akademik ve idari kadromuzla konuyu değerlendirdik. Beni İstanbul Tasarım Merkezi'ne davet edip dolaştırdı, hayallerini anlattı. Fakat onun tasarım merkezi çalışmalarını bizim üniversite ile belgelendirme hayalini beraberce gerçekleştiremedik. Gerçi sonra bu hayal bir şekilde başka bir üniversite ile gerçekleşti sanırım.

Yukarıdaki üç örnek de rahmetli Ahmet Şişman ağabeyin ne kadar stratejik düşündüğünü göstermesi bakımından ilginçtir. Gerçi “enseyi ilk gördüğümüzde ‘beraberce’ şaplağı yapıştıramadık” ama kendisi bunların temellerini attı ve bazılarının meyvelerini hayatında görmüş oldu. İnşallah bu yararlı çalışmalar devam ettiği sürece onun amel defterine sürekli artı yazılmasına vesile olacaktır.

İmam Hatip Nesli için kültür, sanat ve spor alanında Destek Eğitimi Çalışması, Değerler Eğitimi Merkezi (DEM) ve İstanbul Tasarım Merkezi... Üçü de hayal edildiği dönemlerde çok ileri düşüncelerdi ve şükürler olsun ki bugün bir şekilde hayata geçti ve yürütülüyor.

Allah hayatında hep bu tarz çalışmaların hayalini kuran ve önemli bir bölümünü de yapabilen Ahmet ağabeye rahmet eylesin.

 

Erhan Erken yazdı