Ahmet Cevdet Paşa silkinden bir müsteşar Yozgadî Osman Güneş Ağabey

1970’li yıllar köyden gelmiş Ankara Hukuk mektebine kaydolmuşuz. Kısmet yengeme de Fikriye ablama da rahmet olsun. Ethem amcama da Mehmet Kara ağabeye de Allah hayırlı uzun ömür nasip etsin. Bizi evlerinde misafir ediyorlar. Daha 1+1 salgını veya modası yok, 250 tl. devlet kredisi alıp onunla idare ediyoruz.

Birinci sınıflar meraklı oluyorlar. Fakülteye devama gayret ediyoruz. Arkadaş edinmeye çalışıyoruz. İlk ay içinde (ekim) Osman abi ile tanıştık. Halim selim, mütebessim, mütevazi bir delikanlı. Bizden birkaç yaş kıdemli de olduğundan ben baştan ağabey demeye başlamıştım. Zaten o da evli ve çocuk sahibi idi. Memuriyeti olmasına rağmen derslere gelmeye çalışıyor, gelince çok güzel not tutuyor, onun notları başka kitaba ihtiyaç bırakmıyordu. Ders notlarında yardımlaşıyorduk.

Günler hızla geçti. Fakir Emekli Sandığı’na intisap edip Fehmi Kuyumcu ağabey ile tanışınca; ona ilk tanıştırdığım arkadaşım Osman Ağabey olmuştu. Mezuniyetten sonra da ikimiz de aynı mesleğe intisap edip Ankara Maiyet memuru olduk. Bu suretle müşterek mesaimiz de başlamış oldu. O zaman Valilik stajı 6 ay idi. Dostluğumuz perçinlenmiş oldu.

Zihni ve kalbi yakınlık olunca mesafeler engel olamıyor. Üç yıllık staj sonunda o Çelikhan’a (Adıyaman) ben Göynük’e (Bolu) tayin oldum. Kitap ve bilgi alışverişimiz devam etti. O bizden çok daha gayretli ve her cihetten daha donanımlı idi. Mesela çok güzel Kur’an’ı Kerim okurdu. Stajyerken bir ramazanda bize Rahman Suresi ile teravih kıldırmış, hakikaten tervih etmiş, ferahlandırmıştı.

İlçe görevlerimiz devam ederken, o İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md.ne geldi. Daire başkanı, genel md. yard., derken personel genel md. oldu. Personel genel md.lüğü içişleri personelinin isabetli seçimi, yetiştirilmesi ve yerleştirilmesi hususunda en önemli yerdir. Bu vazifeyi bihakkın ifa ediyordu. Birçok vasıflı insanın mesleğe kazandırılması ve yetiştirilmesinde fonksiyonu ve hissesi inkâr edilemez. Bizden evvel yurt dışına da gidip İngilizcesini geliştirdi. Ama milli kültürümüzün bütün dallarında da tekâmüle devam etti. Özellikle hukuk, felsefe, edebiyat ve tarih sahasında daima emsallerine faik oldu.

28 Şubat gayriinsani, gayrihukuki müdahalesinden o da müteessir ve mütazarrır oldu. Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde İller İdaresi Genel Md. idi. Sayın Bakanın birçok kritik konuyu, “Osman bey isabetli bir çare bulur” diye İller İdaresi’ne havale ettiği söylenir. Bilgili ve emin insan olduğu müsellem idi.

Daha sonra Şırnak Valisi oldu. Evvelce o bölgenin büyük ilçelerinde kaymakamlığı da olduğundan, büyümüş problemlere insani ve hukuki çareler aradı. Bir türkümüz ne güzel söyler:

Tabib olmayana yaran sardırma

Sonra azdırırsın yarayı gardaş

Osman bey meselelere hekim-i hâzık titizliğiyle bakar. Zaten adaletin en güzel tarifi “her hak sahibine hakkını vermek”tir. Muhterem dostumuz hak ve adalet mevzuuna ileri derecede vakıf olduğundan meselelerin isabetli halline, varsa yaraların sarılmasına emek sarf etti. Bölge halkının, idrak ve vicdan sahibi kamu görevlilerinin ve Ankara’nın itimadını kazandığı anlaşılıyor ki, Kayseri Valiliği’ne gelmiş oldu. Kayseri nev-i şahsına münhasır illerimizdendir. Osman Ağabey yüksek idrak ve izan sahibi, seriyü’l intibak ve intikal bir zât olduğundan orada da iz bıraktığı kanaatindeyiz.

Atatürk’ten şöyle bir hatıra nakledilir; İsmet Paşa azledilip (1935) Celal Bayar başvekil naspedilince ona şöyle der: “Celal Bey, valilerle sefirleri ben tayin ederim. Askeriyeye de Fevzi Paşa bakar, diğer işlere de sen bak”. Dahiliye teşkilatı valiler ve kaymakamlar vasıtasıyla fevkalade mühim vazife ve hizmet ifa eder. Osmanlı ecdadımızın en geniş zamanında (şimdikinin 20-25 katı) 50 vali/vezir ile idare ettiğini tarih söylüyor.

Keza şu hatıra da manidardır: İngiliz başvekili Churchill 1950 öncesi bir ziyaretinde İsmet Paşa’ya kaç vilayetimiz olduğunu sorar. O da 50’ye yakın olduğunu söyleyince; Churchill, “o kadar valiyi nereden, nasıl buluyorsunuz” der. Çünkü Churchill bir vali ile Hindistan’ı yıllarca idare etmiş bir devletin başvekilidir. Bu anekdotlar Valilik müessesesinin ne kadar mühim ve muteber bir müessese olduğunu ifade eder.

Büyük tarih-hukuk-idare adamımız A. Cevdet Paşa “Devlet adamları dirâyet-i zatî ve malûmât-ı kâfiye sahip olmalıdır” der. Kendisi o vasıflarıyla Devlet-i Aliye’ye 50 yıldan ziyade hizmet etmiş bir vezir-vali olarak Bosna-Balkanlar, Suriye, Adana, Trabzon’da fevkalade yetkili valiliklerde bulunmuş pek çok ağır yarayı tedavi ve şifayâb etmiştir.

Osman Güneş, A. Cevdet Paşamızın 20. asra intikal ve intibak etmiş halidir dense sezâdır. Derin bilgisi, örnek ahlakı, sağlam karakteri ve çalışkanlığı ile kademelerden geçerek yükselmiş, hiçbir kifayetsizlik ve hazımsızlığı olmamıştır. Bu hal ile ve isabetle dahiliye müsteşarlığına terfian tayin olundu. Edebiyata ve tasavvufa aşina olanlarca bilinen sâlik (yolcu), seyr-i süluk (manevi yolculuk), teslik (yola götürme) mefhumları da silk (yol-meslek) akrabadır.

Silk kelimesine; Develioğlu, M.N. Özön, D. Mehmet Doğan ve Mükemmel Osmanlı Lügatları’nın hepsinde “yol”, “meslek”, “tutulan yol” karşılığı veriliyor. Müsteşar kelimesi için de her dört sözlükte “kendisiyle istişare edilen”, “yol danışılan”, “bakandan ve sefir-i kebirden sonra gelen en yüksek memur” deniliyor.

Osman Güneş Valimiz müsteşarlık makamını da bihakkın ihraz ve îfâ etmiş bir zât idi. Onun ayrılışından bir müddet sonra müsteşarlık mülga olmuştur.

Osman Bey derin hukuk bilgisi, ifade kabiliyeti, basireti, feraset ve cesareti ile pek çok kanun, tüzük ve yönetmelik düzenlemesinde pay sahibidir. Dahiliye vekâleti ülkemizin çok ehemmiyetli teşkilatlarından biridir. Kendisi kısa bir müddet Bakanlık da yaptı. Devam etseydi pek çok muhatara ve mazarratı bertaraf edebilirdi. Çünki, “def-i mefasid celb-i menafiden evlâdır” (bozuk, bozucu şeyleri def etmek menfaatli işleri tercihten önce gelir) düsturuna vâkıftı.

Şehriyâr’ın “Heyder Baba’ya Selâm” şiirinden bir kıta hatırımıza geliyor:

“Menim atam sofralı bir gişiydi

El elinden tutmak onun işiydi

Gözellerin âhire galmışıydı,

Ondan sonra döner geler dönüptür

Muhabbetin çerağları sönüptür”

Ecdadın pek çok divanına da âşinaydı. Valilikler, belediyeler, vakıflar; başta divânlar olmak üzere birçok ata yadigârı eseri neşretmiş bulunuyorlar. 1980 öncesi öyle değildi. Fehmi Kuyumcu ağabeyin derleme yaptığı “Evliyanın Dilinden” adlı 150’den ziyade ârif-şâiri kapsayan antolojide Osman Bey’in de büyük emeği vardır.

İlim, irfan ve kemâl birleşince insanlar çevreye çok faydalı hâle geliyorlar. Emin ve Müstakim sıfatları da eklenince az bulunanlardan oluyorlar. Gösterişe, rol yapmaya gerek kalmıyor. Osman ağabey, seriyyü’l intikal, hâllâlü’l müşkilat vasıflarının hepsine sahiptir. Böyle insanlar emekli de olsalar doğru yol göstermeye, yara sarmaya devam ediyorlar. Onların Necati Şentürk Valimizle bir araya geldikleri vakit lâtifeli sohbetlerini dinlemeye doyulmaz. Keza mizacen ve meşreben yakın oldukları merhum Rasim Özdenören ve Erdem Bayazıt ağabeylerle de dostlukları kalbî, sohbetleri çok istifâdeli idi.

Ahmet Cevdet Paşa’nın, 20’li yaşlarda 1260 sene-i hicriyesinde başladığı kamu hizmeti 50 yıl kadar sürmüştür. Hak ettiğine, ehlinin kâni olduğu şeyhülislâmlık ve sadrazamlık pâyelerine -li-hikmetin- ulaşamamış ise de; ilmi, idari, siyasi pek çok hayırlı hizmetler yapmıştır. Sultan Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murat ve Abdülhamid-i sâni devirlerinde mutemet ve hâllâlü’l müşkilat bir zât olmuştur. Kızı Fatma Âliye Hanım’ın “Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı” kitabında naklettiği şu hadise ne kadar şayan-ı dikkattir.

“Fâtih Medresesi'ndeki odasının döşemelerini tecdîd ettirmeye teşebbüs eyledi. İkmâl olunduğunda oraya çekilmesi mukarrer idi.

O esnâda, yani 1268 senesi Zilkâdesi'nin selhi olan salı günü, bağteten Bâb-ı Âlî'ye teşrîf-i hümâyûn vukû buldu. Dâire-i hümâyûnda yukarıdan aşağı dizilmesi mûtad olan zevât miyânında Cevdet Efendi de bulunduğu hâlde dizildiler. Sultan Abdülmecîd hazretleri atından inip dâire-i hümâyûnlarına giderken Cevdet Efendi'nin önüne gelince durdu. Ve Âlî Paşa'ya bakarak, "Cevdet Efendi bu değil mi?" dedi. Âlî Paşa, "Evet Efendim." deyince "Ben onu çok severim. Zîrâ hem dirâyetli mâlumatlı bir zâttır, hem de hüsn-i ahlâkı vardır." deyip yürüdü. Avdet-i hümâyûndan sonra Alî Paşa, Cevdet Efendi'yi çağırıp teveccüh-i şâhânenin hakkında bir kemâl olduğunu tebşîr eyledi. Ve tercüme olunmak üzere mevkûf olan evrâkı verdi. Ve ondan sonra da o türlü evrâk hep kendisine verilirdi. Bâb-ı Âlî'de birdenbire Cevdet Efendi'ye muâmele değişip emniyet gösterilmeğe başlandı. Reşîd Paşa dâiresinde de evvelkisinden ziyâde riâyet edilmeye başlandı. Artık herkes emniyet ediyordu.

Zât-ı şâhânenin Cevdet Efendi'ye ol sûretle iltifâtı, Cevdet Efendi'nin hiçbir taraf tutmayıp dedikoduya karışmadığı mesmû-ı şâhâne olmasından ileri gelmiş bulunduğunu sonra Cevdet Efendi'ye mâlumat vermişlerdir.” S. 87

Anlaşıldığı üzere Abdülmecid Han genç yaşta tahta çıkmasına ve pek çok gaile ile uğraşmasına rağmen adam tanımada kıymetini takdir etmede de çok mahir imiş.

Yukarıdaki naçiz düşüncelerle ism-i şerifi geçenlerden göçenlere rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz. Osman Güneş ağabeye ve hayatta olanlara da hürmet, muhabbetle sıhhat ve afiyet temenni ediyoruz.  

Muhtasar Lügatçe:

avdet: geri dönmek

bağteten: ansızın

hâllâlü’l müşkilat: müşkilleri halleden

hekim-i hâzık: uzman hekim

hümayun: padişaha ait

li-hikmetin: bir hikmetle

malûmât-ı kâfiye: yeterli bilgiye sahip

mesmu: duyulmuş

mevkuf: tutulan

miyanında: arasında

mukarrer: karar verilmiş

mutad: alışılmış

mutazarrır: zarar görmüş

pâye: rütbe

selh: ayın son günü

seriyü’l intikal: çabuk anlayan

tebşir: müjde

tecdid: yenileme

teşrîf-i hümâyûn: Padişahın gelişi

zilkade: hicri 11.nci ay

YORUM EKLE
YORUMLAR
Zübeyr Çetinkaya
Zübeyr Çetinkaya - 2 ay Önce

Sayın Valim
verdiğiniz malumat çok kıymetli. Sayenizde Osman Valimizi hem tanımış hemde sevmiş olduk. Rabbim Sizide Onuda Peygamberimize komşu eylesin.

Muallim
Muallim - 2 ay Önce

"Menem Mecnûn senin hüsnüne hayrân
Dilemem senden özge yârı leylî
Ne noksân erişir hüsnüne bilmem
Cemâlin eylesen izhârı leylî "
Salih Baba