Durdurulan bir medeniyetin mirasçısı olan Türkiye, tarihin ve coğrafyanın kendisine dayattığı rolü oynamaya başladıkça kendine güveni artıyor, kendine güveni arttıkça da tarihi rolünü daha sahici oynuyor. Kendine geliyor yani. Türkiye kendine geldikçe de, onun tarihsel rolünü gaspetmiş olan ülkelerin huzursuzluğu artıyor, Türkiye’yi durdurmak için hamle üstüne hamle yapıyorlar. Son zamanlarda Türkiye’ye yapılan saldırıların sebebinin bu olduğunu dünya âlem biliyor zaten.
Osmanlı, uzun yıllar boyunca Afrika ile sağlam ilişkiler geliştirmişti, bu biliniyor. Son zamanlarda sekteye uğrayan bu ilişkiler, Osmanlı hinterlandının tümünde olduğu gibi, yeniden canlandırılıyor “Yeni Türkiye” tarafından. Coğrafi olarak bize uzak diyarlar olsa da, Afrika ülkeleri, inanç ve kültür olarak bize çok yakın.
Birlik Vakfı Bursa Şubesi'nin düzenli programlarından Cuma Meclisi'nin 21 Kasım Cuma akşamki konuğu, Yeryüzü Doktorları’nın önemli isimlerinden, şimdi büyükelçi ve başbakan başdanışmanı unvanını taşıyan C. Kani Torun’du. C. Kani Torun, çok iyi bildiği ve özel ilgisinin bulunduğu Afrika’yı bizlere tüm detaylarıyla anlattı. Sohbetin sonunda şunu gördük: Koskoca kıta, gözlerini bize dikmiş, “Neredesiniz?” diyor.
Fransa ve İngiltere’nin sömürgelerine yaklaşımı farklı
“Yeni Türkiye”nin hemen hemen her konuda olduğu gibi, Afrika konusunda da yeni bir yaklaşım benimsediğini söyleyerek sözlerine başlayan C. Kani Torun, Afrika’ya ve Afrika’ya dair politikamızla ilgili şunları söyledi: “Afrika, 1860-1910 yılları arasında Avrupa ülkelerinin sömürgesi olmuş bir kıta. Çoğu Müslüman olan bu ülkelerde tasavvufî akımlar etkilidir. Ama öte yandan da, özellikle Fransız ve İngiliz kültürü hâkimdir bu ülkelerde. Çünkü bu ülkeler, genellikle İngiliz ve Fransız sömürgeleriydi. Fransa ve İngiltere’nin sömürgelerine yaklaşımı farklıdır. Fransa, sömürgelerine vatan toprağı olarak bakar ve oraları terk etmek istemez, bunun için savaşır. Bunun en canlı, en yakın ve en kanlı örneği Cezayir’dir. Cezayir’in bağımsızlığını engellemek isteyen Fransa, tam bir buçuk milyon Cezayirlinin kanını dökmekten çekinmemiştir.
İngiltere, bu bakımdan Fransa’dan farklıdır. İngilizler, sömürgelerine vatan toprağı gözüyle bakmazlar. Zor duruma düştüklerinde, o ülke için savaşmazlar da. Ama öyle kurnazca davranırlar ki, o ülkede mutlaka yerli işbirlikçilerini bırakır, bir şekilde o ülke üzerindeki etkilerini sürdürürler. Bir de şöyle bir gözlemim var: Fransız sömürgelerinde ahlaki yozlaşma daha azken İngiliz sömürgelerinde ahlaki yozlaşma daha fazladır. “
Türk markaları, bir kalite ifade etmektedir artık
C. Kani Torun, Afrika dediğimiz yerin devasa bir kıta olduğunun uzun yıllar unutulduğunu, orasının yok sayıldığını söyleyerek devam etti sözlerine. Afrika’da Sahra Çölü hariç her yerin yaşanabilir bir yer olduğunun altını çizen C. Kani Torun, Afrika’nın bir milyar nüfusu ve otuz milyon km2 toprağıyla dünyanın geleceğini etkilemeye aday bir kıta olduğunu söyledi. Afrika ülkelerinin sahillerinde Hıristiyanların, iç bölgelerinde ise Müslümanların çoğunlukta olduğunu söyleyen C. Kani Torun, Türkiye’nin Afrika’ya yaklaşımını şöyle anlattı: “Türkiye, uzunca bir aradan sonra, Afrika’yla ilgilenmeye başladı. Bu ilgisini 2005 yılını 'Afrika Yılı'yla ilan etti ve bu ilgiyi pekiştirdi. Afrika’nın yaşadığı önemli sorunlarda, önemli krizlerde Türkiye çıkarcı bir ülke gibi değil, insani boyutu öne çıkaran bir ülke gibi davrandı ve Afrika ülkelerinin güvenini kazandı. Bunun dışında Türkiye, THY’nin Afrika’ya seferlerini artırdı. Seferler arttıkça insani ilişkiler ve ticaret de gelişti. Ticarette de Türkiye bencilce davranmadı, ‘kazan-kazan’ modelini uyguladı. Afrika ülkelerinde tüccarlarımızın ilkesi 'Çin'den kaliteli, Avrupa’dan ucuz’ mal satmak oldu. Bunu da başardık. Afrika özelinde Türk markaları, bir kalite ifade etmektedir artık.”
İnsani yaklaşım dostluğu pekiştirdi
Durmadan sömürülen bir kıta olan Afrika’nın, çıkarsız dostluğa ihtiyacı olduğunun altını çizen C. Kani Torun, samimiyetin tüm kapıları açan bir anahtar olduğunu söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etti: “Ama şunu not düşmeliyim: Türkiye’nin ticaretteki ağırlığı, diplomasideki ağırlığı kadar değil. Türkiye’nin Afrika ülkelerindeki gücü ve güveni, ticarete de yansımalı. Afrika’yla şu anda %3 olan ticaretimiz daha da artmalı. Bunu yapabilecek potansiyelimiz de var zaten. Ticari kapasitemiz arttığında, bunun getirisi Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmaya rahatça yeter. Bunların dışında Türkiye, hiçbir karşılık beklemeden insani yardımlarda da bulunuyor.”
Afrika ülkelerinin ortak noktası Türkiye sevgisi, Türkiye’ye güven
C. Kani Torun, Somali’ye yaptığımız yardımların bir milat olduğunu söyledikten sonra konuyla ilgili şunları aktardı: “Özellikle Somali’de yapılanlar, dünyanın hayranlığını çektiği kadar Afrika’nın güvenini de sağlamaya yetti. Artık Afrikalılar, kendisine yardım eli adı altında bir şey teklif edildiğinde 'Yardımı Türkiye’den öğrenin.' cümlesini kurmaktalar. Türkiye’nin başarısı, yardımlarda izlediği stratejiden geliyor. Türkiye, yardımı çıkar için değil, insani değerler adına yapıyor. Yardım edeceği konuların öncelikli ve hayati olmasına önem veriyor ve sürekli yardımın mümkün olmayacağını onlara anlatarak onların ellerinden tutup ayağa kaldırmaya çalışıyor. Ve en önemlisi de, onların iç işlerine karışmıyor. Zaten karışmasına da gerek yok çünkü onlar birbirlerine muhalif olsalar bile, hepsinde Türkiye sevgisi, Türkiye’ye güven ortak nokta.”
Her şeyin umut vaat ettiğini söyleyen C. Kani Torun, bazı şeylere dikkat edilmezse, büyük bir hayal kırıklığı yaşamanın mümkün olduğunu ekleyerek bu konuya dair şu sözleri söyledi: “Afrika, başarılı olmamız gereken bir yer. Bilinmeli ki bizim yıllarca ihmal ettiğimiz bu kıtada, İsrail’den Fransa’ya kadar birçok devlet uzun yıllar boyunca ve ısrarla çalışarak önemli anlaşmalara imza attı. Bizim bu durumu tersine çevirmemiz gerek. Bunun için işini bilen, alanında uzmanlaşmış ahlaklı girişimcilere ihtiyacımız var. Sömürgecilerden bıkan Afrika’ya, bir sömürgeci zihniyetiyle yaklaşmak, tüm kazanımlarımızı yok edebilir. Bu yüzden her adımımızı dikkatli atmalıyız.”
C. Kani Torun, Afrika’da Türkiye’nin ciddi bir gelecek potansiyeli olduğunu belirtip hem devlet hem de STK’lar olarak ciddi ve uzun soluklu çalışarak bu potansiyeli değerlendirebileceğimizi son söz olarak söyledi. C. Kani Torun’a daha sonra gecenin anısına vakfın plaketi takdim edildi.
Ahmet Serin bildirdi