Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar’ın ilk baskısını 1995 yılında yapan ilk kitabı. Romanda olaylar 17. yüzyılda Konstantiniye’de (İstanbul) geçer. Buna karşın Puslu Kıtalar Atlası tarihi bir romandan çok daha fazlasıdır. Yazar felsefi, dini ve mistik konuları farklı boyutlarıyla tarihi bir dönem üzerinden işlemiş. Tarih, felsefe ve dinler tarihine göndermeler yapan roman okur açısından zorlayıcıdır, bazı konuların kavranılması belirli bir birikimi zorunlu kılar. Mesela romanda geçen ve fikirleri eleştirilen “Rendekar” Kartezyen felsefenin kurucusu Fransız filozof Rene Descartes’tır.
Puslu Kıtalar Atlası’nı zorlayıcı kılan diğer özelliği kurgusudur. Romanda karşımıza kurgu içre kurgu çıkar. Hikâye içinde hikâye anlatılır. Hangisi nerede başlıyor, nerede bitiyor takip etmek için eser, okurdan sürekli tetikte olmasını bekler. Ayrıca düş ile gerçek, uyku ile uyanıklık, geçmiş ile an, gerçek ile kurgu arasındaki sıçrayışlar da kitabı zinde bir zihinle okumayı gerektirir. Öte yandan tüm bu zorluklar Puslu Kıtalar Atlası’nı apayrı bir yere yerleştiriyor. Bu özellikleri sebebiyle sahanın uzmanları tarafından “üstkurmaca” bir roman olarak tanımlanıyor.
“Gerçeklik nedir, kurgu nedir?” sorularının derinlemesine irdelendiği Puslu Kıtalar Atlası’nda dikkat çeken hususlardan biri de bilginin ve ona ulaşma çabalarının yüceltilmesidir. Puslu Kıtalar Atlası’nın İlban Ertem tarafından hazırlanan çizgi roman versiyonunun olduğunu da eklemekte fayda var.
Romandan derlediğimiz 15 alıntı:
1. “Gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.”
2. “Dünya'yı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu, yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek."
3. "Her bilgiden şüphe eden Rendekar, şüphe ettiğinden şüphe edemiyor ve bundan da kendisinin varolduğu sonucunu çıkarıyordu.(...)Düşünüyor olmasından kendisinin varlığı açık ve seçik olarak çıkıyordu. Fakat bu yolla insan kendisinden başka hiçbir şeyin varlığını ispatlayamazdı."
4. "Uykunun bir uyanış ve düşlerin de gerçeğin ta kendisi olduğu fikri kafasını meşgul etmeye başlamıştı. Az önce uyanıp gözlerini gerçek dünyaya açarak yatağında gerinmeye başladığında belki de bir uykuya dalmıştı. Eğer bu doğruysa, şimdi gördüğü her şey bir düştü."
5. "Bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü O'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim."
6. "Hata yaptığı anda servetini, hatta canını kaybedebilecek olmayan insanların fikrine güvenilmez. Çünkü malı, canı, sevdikleri tehlikede olmayan biri doğru düşünemez."
7. “Rendekâr doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, o halde varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç da çıkar. Var olmadığım bir düş olduğum sonucu da çıkar.”
8. “Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.”
9. "Düş gördüğümden şüphe edemem. Düş görüyorum, öyleyse ben varım. Varım ama ben kimim?''
10. “Öte dünyada bir tek şey hissedeceğime eminim: Utanç. Belki de yıllardır, kıyametten değil, bu duygudan kaçıyordum.”
11. "Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kur'an'ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardından giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı.”
12. “Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı."
13. “Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
14. “Ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü O’nun eserlerini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim.”
15. “Adına Dünya dediğimiz kitabı oku.”
Hazırlayan: Munise Şimşek
https://www.ktpkitabevi.com/urun/puslu-kitalar-atlasi-115440929