Fanzinler sivil toplum örgütleridir, dergiler eğer devlet iseler. Acemicedir, savruktur ama inançlı insanların çıkardığı bildirilerdir aslında fanzinler. Genel itibariyle siyasî bir yanları da vardır edebî oldukları kadar. Dertleri vardır, söyleyecekleri… Hiçbir maddi kaygıları olmadıkları gibi çok fazla maddi sorunları da yoktur. İmkân yoksa elle yazarlar; basamazlarsa fotokopi çekerler yine dağıtırlar. Bir kişiye ateş tutsalar bile kârdır.

Her sayıda ‘afişist’ de verirdi

15753
(+)

Kimi zaman sadece şiirli koca bir afiş, kimi zaman neredeyse dergi ciddiyetinde sayfaları olan bir bildiriydi Araf. Benim de kıyısından omuz verdiğim, M. Fatih Çelik editörlüğünde Sümeyye Karakaya, Handegül Koçak eşliğinde çıkıyordu. Her sayıda mutlaka ‘afişist’ adında bir şiirli afiş mevcuttu en afilisinden. İlk sayısında şöyle tanıtıyordu kendini Araf: “günümün yoksulluğu ziyandan taraf/ benim bir yanım şimdi dünya,/ bir yanım sonra araf!”

İsmi Araf’tı ama…

Yüze yakın eşe-dosta posta yoluyla ücretsiz gönderiliyordu Araf. Şimdilerde edebiyat dergilerinin M. Fatih Kutan, Yahya Kurtkaya gibi genç yazar ve şairleri Araf'ta dem aldılar. 6 sayı da olsa seslerini posta kutularına bırakan devrimci ruhlar, bugünün sözünü eğip bükmeyen edipleri… İsmi Araf'tı derginin; ama zulme, haksızlığa karşı arafta değildiler. Haktan adaletten yana taraf oldular bu fanzini çıkaran insanlar. Posta kutularında Araf'ı bulan dostların duvarlarında hâlâ afişist posterleri duruyor mudur acaba?

 

Enes Malikoğlu hatırlattı