Merhum Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Hocaefendinin sağlığında İskenderpaşa cemaatinin çok önemli kültür hizmeti ve merkezlerinden birisi de Seha Neşriyat idi. Bugün orta ve ileri yaşlarını yaşayanların hayatlarında Seha Neşriyat’ın ve bu çerçevede yayınlanan İslam, Panzehir, İlim-Sanat dergilerinin müstesna bir yeri vardır. Seha Neşriyat üzerine geniş ve derin inceleme başka bir haberin konusu olmak üzere şimdilik bir kenarda dursun.
Seha Neşriyat’ın 77. eseri, sohbet dizisinin 22. eseri olarak basılan hacmi küçük ama içi kıymetli bir eseri zaman zaman elime alır, okurum. Bu eser, Abdülhay Efendi’nin Mektupları adını taşıyor.
Abdülhay Efendi kimdir?
Yakın tarihimizin nice kıymetli büyüklerinin hayatları ve kim oldukları hakkında büyük gayretleriyle bizleri aydınlatan bir başka müstesna isme müracaat etmeden bu sorunun cevabı verilemez. Mustafa Özdamar Bey, bu sahada bir külliyat oluşturarak, mütevazı adımlarına Allah’ın binlerce bereket kattığı, gözlerden uzak ama gönüllerden silinmeyecek olan çalışmalara imza atmış bir yazarımızdır. Kırkkandil Yayınları, irfan ve ilim geleneğimizin, maneviyat büyüklerimizin kandilini canlı tutan bir yayınevi olarak kalbimizdeki özel yerini muhafaza etmektedir.
Ladikli Ahmed Ağa’dan Hacıveyiszade’ye, Mahir İz’den Gönenli Mehmed Efendi’ye, Süleyman Hilmi Tunahan’dan Mehmed Zahid Kotku’ya, Abdülhay Efendi’den Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerine onlarca velinin sırları, hikmetleri, kerametleri, hizmetleri ve bütün bunların toplamı olan hayatları Mustafa Özdamar Bey’in himmetiyle kültür hayatımıza kazandırılmıştır. Abdülhay Efendi’nin Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhı’nın son şeyhi olduğunu ve orada medfun bulunduğunu, hem Kadirî hem Nakşî olduğunu söyleyip, sonrasını merak edenleri Mustafa Özdamar’a havale edelim.
Mektuplar kim için yazıldı?
Mektup, aslı itibariyle kişiye özeldir, hem yazanı özel hem de yazılanı özeldir. Fakat bizim tarihimizde maneviyat büyüklerimiz mektubu irşad vesilesi ve makamı gördükleri için, hepimizin ondan istifadesini mümkün görmüşlerdir. İmam-ı Rabbani’den Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine uzanan gelenekte, mektup ümmet için irşada vesile olmuştur.
Mütevazı bir derleme olarak hazırlanan ve Seha Neşriyat tarafından 1990’da basılan Abdülhay Efendi’nin Mektupları da aynı içtenliği, irşadı ve hikmeti gönüllere nakşetmektedir. Mektuplarda Abdülhay Efendi, tasavvuf yolunun güzelliklerden demetler sunmakla birlikte, maalesef her daim güncelliğini koruyan meselelere de değinir. Mesela faiz hakkında, faizcilerin akıbetinin mahvolmak olduğunu belirten Abdülhay Efendi, malca zarara soktukları borçlulardan aldıkları faiz paralarını yiyenlerin nihayetinden kendi servetlerini yok ettiklerinin görüldüğünü söyler. Üstelik bu faizcilerin Müslüman olmaları hasebiyle hesap gününde çekecekleri azabın da çetin olacağını haber verir.
Annesinin vefatı dolayısıyla oğlunu teselli için yazdığı mektupta ise, kader ve hüküm karşısında Allah’a tevekkülümüzü bizlere de hatırlatmaktadır Abdülhay Efendi: “Ne yapalım oğlum! Bu âlem böyle kurulmuş ve değişmemektedir. Devamsızdır… Devamlı olan ancak onu yaratan, yokluk kabul etmeyerek ayakta duran Allah’tır. Kimi seversen sev, Hak’tan başkasını seven de sevilen de hepsi, her şey göçecektir.”
Maneviyat büyükleri çeşitli vesilelerle başta yakın çevreleri olmak üzere ümmetin her ferdini irşadı kendilerine kıymetli bir vazife bilmişler ve bunu yerine getirmişlerdir. Umulur ki nasipdar oluna…
Faruk Çınar, mektubun irşadıyla yazdı