Hürriyet, günümüzde bir isyan şekli olarak arz-ı endam ediyor. Zira bir yerde hürriyet deniyorsa orada çok sürmeden bir karışıklık çıkacaktır. Ayrıca ekseriyetle hürriyet insanları birşeye karşı kışkırtmak için kullanılan bir kavramdır, delice arzu edilen bir emeldir. Her ne kadar sınırı olduğu söylense de hürriyet isteyenlerin kısm-ı küllisi kendisini bir şeyin sınırlandıramayacağı bir dünya imkanı sunduğu için hürriyet ister.
Günümüzde hakim olan hürriyet, eksiği fazlasıyla bu şekilde. Fakat arifler için hürriyet, diğer kavramlar gibi bambaşka bir şey ifade eder. Arifler için hürriyet herhangi bir kudretin etkisi altında bulunmamak demektir. Bu sebeple en hür olan kişi Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa aleyhisselamdır. Zira o Mirac gecesi yaratılmışlık sınırı olan Sidretü’l Münteha’yı aşmıştır.
Arifler için sahih hürriyetin şartı; insanın gözünde varlıkların eşit değerde olmasıdır. Hürriyeti çok ender görülen bir makam olarak yorumlayan ariflerin bu husustaki sözlerini derledik:
Ebû Ali ed-Dekkâk: Dünya işlerine karşı hür olan kimse ahirete de hür olarak gider. Hürriyetin hakikati, ibadetin mükemmelliği ile olur, yani gerçek hürriyet Allah'a kulluktadır. Nitekim Allah'a karşı samimi kul olan kimse, O'ndan başka her şeye karşı hür olur.
Bazı kimseler kulun Allah'a karşı büyük bir muhabbet seviyesine ulaşması durumunda, dünyada, yani sorumluluk diyarında olduğu ve aklı başında olduğu hâlde, üzerinden kulluk görevlerinin düşeceğini zannetmişlerdir. Doğrusu bu düşünce dinden çıkmaktır.
Nitekim Yüce Allah Hz. Peygamber (s.a.v.)'e dahi, “Yakîn gelinceye kadar rabbine ibadet et" (Hicr, 15/99) buyurmuştur. Bu ayette geçen "yakîn" kelimesinin “ecel” anlamına geldiği konusunda müfessirler icmâ' etmişlerdir.
Hürriyet, kulun dünya malına yahut ahiret sevabına kendini kaptırmaması, her şeyden azade olması, sadece tek olan Allah'a kul olması, nefsin arzularına, ümitlerine, isteklerine ve amaçlarına râm olmamasıdır.
Sadece hür ve kerim kimselerle dost ol!
Hallâc-ı Mansûr: Hürriyeti isteyen kimse her daim Allah'a kulluk etsin! Kul ubûdiyyetin bütün şartlarını yerine getirirse, işte o zaman Allah'tan başkasına kul olmanın perişanlığından kurtulmuş ve hürriyetine kavuşmuş olur, kolay bir şekilde Allah'a kul olma süsü ile süslenir. İşte peygamberlerin ve sıddîkların makamı budur. Böylece güzel huyları taşıyabilecek hâle gelir, her şeyi dinin emirlerine uygun yapar ve ibadetlerin zorluğunu hissetmez olur.
Cüneyd-i Bağdâdî: Allah'a hakkıyla kulluk noktasında kusurların olduğu sürece hakiki hürriyete ulaşamazsın.
Cüneyd-i Bağdâdî'ye bir hurma çekirdeğinden fazla mal sahibi olmayan bir kimsenin durumu sorulunca şöyle demiş: Efendisiyle hürriyetini elde etmek üzere sözleşme yapmış kölesi, sözleşmedeki borcun son dirhemine varıncaya kadar hepsini ödemedikçe köle olmaya devam eder.
Bişr el-Hâfi: Hürriyeti tatmak ve mahlûkatın esaretinden kurtulmak isteyen kimse Allah ile arasında gizli olan hâllerini tertemiz kılmalıdır.
Yahya b. Muaz: Dünya ehline köleler ve cariyeler hizmet eder, ahiret ehline ise hürler ve asiller hizmet eder.
İbrahim b. Edhem: Hür ve kerîm kimse ölüp de dünyadan çıkmadan önce kendi iradesiyle gönlünü dünyadan uzaklaştırır. Sadece hür ve kerîm kimselerle dost ol. Çünkü ancak böyle kimseler seni utandırmaz, kusurunu yüzüne sayıp dökmez.
Ebû'l-Abbas es-Seyyârî: Namazda Kur'an'dan başka bir şey okumak caiz olsaydı şu beyit okunurdu: Zamandan olmayacak şey istiyorum; o da şudur: İki gözüm şu kâinata bakarken Hakk'tan başka bir amacı olmasın!
Ahmed Sadreddin derledi