Şimdiye kadar İslâm düşüncesinin yaşadığı problemler ile Müslümanlar’ın yaşadığı sorunlar ve çıkmazlar hakkında, gerek Türk yazarlardan gerek diğer İslâm ülkelerindeki yazarlardan birçok kitap neşredildi. Hatta Batılı yazarlardan ve Müslüman olmayan düşünürlerden de bu tür kitapları bolca gördük. Bu kitapları ve yazarları okuyanların kafasında elbet bir düşünme şekli oluşmuştur. Fakat geniş bir çerçevede İslâm düşüncesinin yaşadığı, özelde ise Müslümanlar’ın hem felsefi hem bireysel hem de toplumsal çıkmazlarını konu edinen ve farklı düşünürlerin makalelerini tek ciltte toplayan kitaplar, tek tek neşredilenler kadar çok değil. İslam Özkan’ın “Çağdaş İslâm Düşüncesinin Sorunları” kitabı, yayın dünyasındaki bu açığın bir kısmını kapatacak düzeyde diyebilirim.
İslâm düşüncesi, Peygamberimizin irtihalinden bu yana birçok merhaleden geçerek bu günlere geldi. Özellikle her şeyin sanallaştığı bu yüzyılda, İslâm düşüncesinin geçirdiği değişim veya direnme, âlimler tarafından derin bir şekilde incelenmeyi de gerektiriyor. İslâm Özkan’ın kitabına aldığı isimler, konuyu birçok açıdan inceleyen düşünürlerin makalelerinden oluşuyor. Fakat keşke, ülkemizden de bir veya iki isim bu kitapta olabilseydi… Özkan’ın seçtiği düşünürlerin kalibresinde düşünürlerimizin olduğunu düşünüyorum.
Eserde makaleleri bulunan düşünürlerin arasında Hasan Hanefi, Abdulvehab Messiri, Muhammed Abid Cabiri ve Raşid Gannuşi bulunuyor. En çok makalesi bulunan isim Hasan Hanefi. Toplamda dokuz makale içeriyor kitap ve Pınar Yayınları’ndan neşredilmiş olup 143 sayfadan oluşuyor. Ayrıca kitabın sonunda bu dört müellifin kısa biyografilerinin de bulunması, bu düşünürleri tanımayanlar için yüzeysel de olsa bir bilgilenme imkânı sağlıyor.
Güzel bir sunuş yazısı
Kitabın belki de en önemli yeri, İslam Özkan’ın yazdığı sunuş yazısı. Özkan burada birçok konuyu kendi fikirleri etrafında değerlendirmiş ve okuru kitaba hazırlamış. Kitaptaki her makaleye de tek tek değinen yazar, müelliflerin fikirlerini daha açık bir dille anlatmış ve ufak da olsa yorumlar katmış. Tabiî ki makaleler çok daha geniş fakat sadece Özkan’ın kısa tespitlerinden dahi müelliflerin bakış açılarını ve düşüncelerinin eksenini öğrenebiliyoruz.
Bu sunuş yazısının bir diğer artısı da ‘biz’le bir bağ kurabilmemize yarar sağlaması. Buradaki düşünürler Mısır, Fas ve Tunuslu. Türk bir yazarın fikirlerini bu yazılar kapsamında okuyabilmek, ülkemizle de bir bağ kurabilmemizi sağlıyor; çünkü bazı makaleler bazı ülkelerle sınırlı kalmış kitapta. (Örneğin liberalizmin Fas ve Mısır’a göre irdelendiği makaleler)
Kitapta her bir makale kendi özünde oldukça önemli. Elbette okurun bakış açısına göre kabul etmediği şeyler de olacaktır, benim oldu en azından. Fakat makalelerin sağladığı bakış açılarının bir zenginlik olduğunu düşünüyorum. Politikadan, polemikten uzak ve felsefi bir açıdan meselelere bakış, okura birçok şey katacaktır. Makalelerin dilinin çok açık olduğunu söyleyemem en azından hepsi için. Örneğin Hasan Hanefi’nin yazıları daha dikkatli okumayı gerektirirken, Gannuşi ve Messiri’nin yazılarının dilinin daha sade olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca makaleler hakkında Özkan’ın değinisi okurlara ne okuyacağı hakkında şöyle bir bilgi veriyor: “Kitapta makalesi bulunan güzide yazarlardan her biri farklı konularda makale kaleme almış olsalar da, aslında her biri İslâm dünyasının, yanlış bir şekilde ‘Batılılaşma serüveni’ olarak takdim edilen, gerçekte ise ‘başarısız modernleşme tecrübesi’ diyebileceğimiz soruna doğrudan ya da dolaylı olarak parmak basmaktadır.”
Müslümanlar için uyanış çağı
Kitapta, İslam Özkan’ın sunuş yazısında da bahsettiği gibi İslâm dünyası ve İslâm ülkelerindeki Batılılaşma sevdası ile laiklik, ülkelerin bulunduğu durumlara göre değerlendiriliyor. Bunu yaparken de pek çok hareket ve isim kendi içinde mantıklı bir şekilde eleştiriliyor. Örneğin selefi hareketin, tasavvufun, Gazali’nin vb. eleştirildiğini görebiliyoruz. Bunları daha çok Hasan Hanefi’nin makalelerinde görüyoruz. Sanıyorum ki Türk okurlar kendi içinde en çok Hanefi’nin makaleleriyle tartışacaktır. Fakat temelde ortak nokta bulunabilir; çünkü Hanefi’nin de dediği son minvalde Müslümanların uyanışını hedef alıyor: “İlk yedi yüzyıl geçti ve ikinci devresi tamamlandı, arkasından 21. yüzyıl başladı. İslâm tarihinin bu üçüncü döneminde yapılması gereken şey; uyanış çağını yeniden başlatmak ve laiklikle Selefilik arasındaki kültürel birliği yeniden sağlamak, insanların maslahatlarından ve çağın gereksinimlerinden kaynaklanan organik bir birliğin sağlanması için dışarıdan yenilenme çabalarını aşmaktır.”
Messiri’nin makaleleri ilgi çekici
Kitapta ilgimi en çok çeken makaleler Abdulvehab Messiri’ninkiler oldu. “İdeoloji ve Söze Dair” ve “Yeni İslâmî Söylemin Köşe Taşları” adlı iki makaleyle kitapta yer alıyor Messiri. İlkinde ideoloji kelimesi üzerinden ideoloji kavramının nasıl yanlış ve farklı amaçlar için kullanıldığını aktaran yazar, Özkan’ın deyimiyle ‘Batıya olan bağımlılığın kavramlar üzerinden nasıl oluştuğuna’ eğiliyor. Eski bir Marksist olan Messiri, ideoloji kavramını oldukça olumsuz bir şekilde tanımlıyor ve bu tanım üzerinden İslâm dünyası ve toplumuyla ilgili birçok noktaya değiniyor: “İdeoloji, mesaj ulaştırma amacını taşıyan bir ifade aracıdır, hatta yıkıcı olduğunda başarılı olur. Başka bir ifadeyle, bazı hakikatleri yok ederken bazılarını da teyit eder, kendisine inananlara bu şekilde mesaj verir ve onları kendi etrafında tutmayı başarır. Faşist ya da Nazi ideolojiyi bu minvalde değerlendirebiliriz. İkisi de vakıayı rahatça basitleştirerek kitleleri seferber etme gücünü artırmışlardır. Komplo kuramları için de aynı şey söylenebilir.”
Yeni İslâmî söylem
Kitapta, Messiri’nin düşüncelerinin Hasan Hanefi’nin düşünceleriyle birlikte öne çıktığını söyleyebiliriz. Özellikle çağdaş İslâmî söylemi tasnif edip uzun maddeler halinde bu durumun açıklamasını yapması, onun fikirlerine daha rahat ısınmamızı sağlıyor. Kadîm İslâmî söylem ve yeni İslâmî söylem olarak ikili bir tasnif yapan Messiri, kadîm söylemi kısaca işleyip daha sonra uzun uzun yeni İslâmî söylemi inceliyor. En başta da iki söylemin farkının Batı modernleşmesine yönelik tutumla alakalı olduğunu belirtiyor.
Maalesef kendilerine İslâm düşünürü dediğimiz pek çok kişide göremediğimiz, sanat ve estetik anlayışa önem verilmesi gerektiğini Messiri bu makalesinde yazıyor. İslâm’ın sanattan, estetikten, edebiyattan ve müzikten kaçmasını sağlayan düşünürlerin tersine onun fikirleri çok daha tutarlı. Fakat yine de başında ‘yeni’ olan çoğu şeye güvenmediğimden bu kelime bende bir önyargı oluşturdu. Keşke farklı bir isim bulsaydı Messiri: “Yeni İslâmî söylem, medeniyete ve evrene ilişkin perspektife gereken önemi vermesinin yanı sıra estetiğe ve güzel sanatlara da eğilmelidir. Sadece haram ve helal sınırlarıyla yetinmemeli, İslâm’ın kâinata ilişkin şümullü bakış açısını ortaya koyabilmek için İslâm’dan hareketle yeni estetik ve sanat anlayışı geliştirmelidir.”
“Çağdaş İslâm Düşüncesinin Sorunları” kitabı iyi bir derleme olmuş. Kitap, ortaya koyduğu makalelerle birçok bakış açısı sunuyor okura. Daha önce de belirttiğim gibi bazı makalelerdeki söylemlerin bir kısmı, okurlara çok sert veya çok seküler gelebilir fakat salt kabul etmek değil yeni bir şeyler öğrenebilmek açısından kıymetli bir eser. İslâm düşüncesine kafa yoran ve buna felsefeyi de katan okurlar için değerli bir kitap.
İslam Özkan, Çağdaş İslâm Düşüncesinin Sorunları, Pınar Yayınları
Mehmet Akif Öztürk