29 Şubat’ta da Müslümanız

1 Yıl 365 gün 6 saattir. 6 saatler birikir, 4 yılda bir Şubat 29 çeker.” Böylece Şubat, 3 yıl 28, 1 yıl 29 çeker. Okul hayatındaki ilk öğrendiğimiz bilgilerdendir bu.

Ülkemizde kullanılan Miladi takvim 26 Aralık 1925 tarihinde çıkarılan 1782 sayılı kanunla yasallaşmıştır. 

Daha önce kullanılan Hicri (İslami) Takvim ayın güneş etrafındaki turunu 354 günde tamamlamasını 1 yıl olarak tanımlarken, Miladi takvimin kendinden tevarüs edildiği Gregoryen takvim ise dünyanın güneş etrafında 365 gün 6 saatte tamamlamasını 1 yıl olarak kabul eder.

Takvimle ilgili internetten daha detaylı bilgiler bulunacağını hatırlatıp yazımıza devam edelim.

Müslüman olarak çeşitli mükellefiyetlerimiz var. Namaz, hac, oruç gibi…

Senede 2 kez bayram namazı kılanlara, Ramazan’da 30 gün teravih kılanlar, her hafta Cuma namazını kılanlar, Ramazan’dan Ramazan’a teravih kılanlara, Ramazan orucu ve teravihi kaçırmayanlar da oruç tuttuğu halde namaz kılmayanlara gülebilir. 5 vakit namazını düzenli kılanlar, sadece Cuma namazı kılanlara, 5 vakit namazını kılıp, hacca gidenler de diğerlerine gülebilir. Ancak 24 saat, 365 gün, sürekli ibadette olan melekler de günde 5 vakit namazını kılanlara gülebilir.  Her seviyedeki için bir üst seviye mutlaka vardır. Peygamberimiz aleyhisselam bir gün “Pişmandır, pişmandır” diye 3 kez üst üste söyleyince Ashab; “kim pişmandır ya Resûlullah?” demiş. Peygamberimiz de “Cennete her giren pişmandır” buyurmuş. Şaşırmış sahabeler, “niçin?” demişler.  “Her yapılana karşılık, cennette bir üst makam daha olduğu için.” Kendisinden bir Fatiha fazla okuyana verilen karşılığı görenler keşke bir ayet daha okusaydım. Keşke bir yetimin daha başını okşasaydım, keşke bir komşuya daha iyilik yapsaydım vs. diyeceklerini ve bu hadisten anlıyoruz.

Bir Müslüman için her gün yapmakla yükümlü olduğu görevler var. Ve fakat bu görevler 24 saat içinde az bir vakti kapsıyor. Bu zorunlu görevler dışında kendi nefsi ve başkaları için, iyi, güzel, faydalı, eğlenceli, nitelikli vs. işler yapılabilecek geniş bir alan kalıyor. Kalan bu vakti kullanma inisiyatifi de tamamen kişiye ait.

Bir gün içinde yapmakla zorunluğu olduğumuz 5 vakit namaz, Ramazan ayında belli saatlerde oruçlu kalmak gibi yükümlülüklerimiz var. Hac ibadetinde ise tavaf, şeytan taşlama ve Arafat’ta vakfe, gibi yapılması gereken ibadetler hiçbir zaman 365 gün, 24 saati doldurmuyor. Her gün 5 vakit namaz, Ramazan’da 30 gün oruç ve 1 kez fıtır sadakası, 52 hafta Cuma namazı, 2 bayram namazı, 1 kez kurban kesmek, 1 kez zekât vermek topladığınızda 365 gün içinde mütevazı bir yer işgal ediyor.

İbadetlerin en yoğun olduğu Ramazan günlerinden bir Cuma gününü örnek alalım. Öğlen vakti Cuma namazı, ayrıca sabah, ikindi, akşam ve yatsı namazını da topladığımızda en fazla 2 saat tutar. Yazın en uzun saatlerinde 17 saat oruç, 1 saat teravih ekleyip, yarım saat sahur ve iftarı da ilave edersek 20 saat yapar. Bu da ülkemizin bulunduğu konumda 33 senede bir gelen durum ve Ramazan 12 aydan 1 ay sadece.

İbadetin en yoğun ve uzun olarak yapılması gereken bir gün için vaziyet bu şekilde.

Halk arasında ve ticarette genelde bir ay 30 gün, 1 gün de 24 saat olarak hesaplanır. Bir yılda artan 6 saatler genelde hesap edilmese de bizler sadece 365 gün değil, o 6 saatte de Müslümanız. Yani 29 Şubat’ta da Müslümanız. Bulunduğumuz ülke, konum, kullanılan yasalar ne olursa olsun, her anın kıymetini bilmek zorundayız. Çünkü üzerinde bulunduğumuz dünya değil, taşıdığı insan kıymetli. Dünyayı imar etme görevi olan (ibadet), insanlar arasında adaleti tesis eden (siyaset), yeryüzünü bozgunculardan temizleyen(cihat)Allah’ın adının anıldığı mescitleri inşa eden(kulluk) İnsanoğlu kıymetlidir. Kıymeti de ibadet, siyaset, adalet ve cihat gibi yaptıklarından dolayıdır. Bunun kıymetini bilmediğinde veya görevini aksattığında denizlerin yükselip tüm dünyayı su altında bıraktığını Nuh Aleyhisselamın kavminden biliyoruz. Eğer sanayi ve teknolojik ürün kullanımı 1970’lerden sonra arttığı hızla 50 sene daha devam ederse, küresel ısınma, kloro-floro gazları, denizlerdeki plastik atıkları, sera etkisi, iklim değişikliği vs. sebeplerle dünyayı, seller, tsunamiler, hortumlar, yoğun yıldırımlar vs. beklemektedir.  

Teknolojik gelişmelerle uzmanların elde ettiği ve zaten son 20 yılda sık rastlanan iklim olayları bunlar.  İnsanoğlu bazen aksi gibi davransa da çok iyi biliyor ki, dünya böyle bir yer. Sorunsuzluk diyarı ancak cennet. Pek çok kereler, daha önce de yerle bir olduğu gibi, adına doğal felaketler denen deprem, sel, yangınlar, şimşekler, fırtına ve tayfunlar her zaman olmuştur. Bundan sonra da olması mümkündür.  Mühim olan içindeki ağırlıkları dışarı fırlatarak dağların bile pamuk gibi atılacağı, göklerin parçalanacağı o çetin günden sakınmak. Sakınılacak o gün yani kıyamet günü, asıl korkulması gereken de kıyamet değil, kişinin yaşadığı yer ve zamanı kıyamete çevirmemesidir. 365 gün de böyledir, son 6 saatte.  Nerede ve hangi zamanda isek yaptığımız işlem son işlemimiz ve bütün yeryüzü (ve melekler) bizi bu işlem ile hatırlayacak diye düşünüp hareket etmeliyiz. “365 gün var daha, düzeltemezsek son 6 saatte düzeltiriz” diye aldanıp geri dönemeyenlerden olmayalım. Unutmayalım 29 Şubat’ta da Müslümanız ama Şubat 28 çekiyor. Sakın ayın 30’una daha çok var diye aldananlardan olmayalım.  

Hicri Takvim: Hz. Peygamber Aleyhisselam’ın Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç olarak alan takvim. Hicrî Kamerî takvim veya İslâm takvimi de denir. Bu takvimde 1 yıl Ayın dünya etrafındaki turunu 354 günde tamamlamasını esas alır.

Miladi takvim ya da Gregoryen takvim, Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregorius tarafından yaptırılan takvim. Milat'ı tarih başlangıcı kabul eder. Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş süresini esas alır. Bu süre 365 gün 6 saattir.

Kurban, Zekât ve Hac ibadetlerini yapabilmek için belli miktar mala-zenginliğe sahip olmak gereklidir.

Ülkemizde yaşanmış en uzun oruçlu günlerden biri: 5 Tem 2016 (03.30 – 20.48 arasında)

Allah Teâlâ'nın mescitlerini ancak Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe imân eden ve namaz kılan ve zekâtı veren ve Cenâb-ı Hak'tan başkasından korkmayan kimse imar eder. Artık umulur ki, bunlar hidâyete ermiş olanlardan olacaklardır.

Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman, Mürselat, 10

YORUM EKLE