Tasavvufun teşekkül sürecinde kurucu isimlerden biri olan ve er-Riâye isimli eseriyle tanınan Muhâsibî çok sayıda risale kaleme almıştır. Risalelerinin bir kısmını talebesi Cüneyd-i Bağdâdî’nin sorduğu sorulara verdiği cevaplar teşkil eder. Eserleri bu açıdan da ayrı bir öneme sahiptir.

Muhâsibî’nin kısa risâlelerinden biri olan Risâletü’l-müsterşidîn merhum Abdulfettah Ebû Gudde tarafından -şerh boyutunda dipnot ilaveleriyle- tahkik edilerek neşredilmiş. Bu neşrin Faruk Beşer’in Türkçeye tercüme etmesiyle bu eser ortaya çıkmış.

Eser Muhâsibî’nin tasavvufî nasihatlerinden müteşekkil. Bu açıdan nasihatname ya da vasiyetname türünde bir kitap olarak değerlendirilebilir. Kendi nefsini didik didik edercesine sorguladığı için “Muhâsibî” diye anılan müellifin bu özelliğini buradaki öğütlerinde görmek de mümkün. Sözgelimi “kalbine doğan her havâtırda kendini muhasebe et” der müellif.