Salı günü çok güzel bir söyleşiye katıldım.
Işık Yanar isimli yazarı birkaç kez duymuştum ama hakkında bir bilgiye, fikre sahip değildim. Asım Gültekin’in güzel sorularıyla kendisini dinleme imkanı bulmuş olduk o akşam.
Dört Adem isimli romanını ninesinden kendisine kalan mirasla yazmış yazar. 4 yıl sürmüş yazması. Kitabı yazmak için İstanbul’a gelmiş.
Postmodern romancıların hakikati ıskaladıklarını düşünüyorum diyen yazar romanda karar kılmış bir yazarımız.
Şu an yayımlanmış iki romanından başka bitmemiş, 150 sayfası yazılmış bir romanı olduğunu, bir tane kurgulanmış bir tane de fikir olarak oluşmuş 3 romanının daha olduğunu öğreniyoruz sohbetin ilerleyen vakitlerinde.
Evimde televizyon yoktu çok roman okudum, yaşar gibi okudum diyen yazar aslında lise yıllarına kadar kitaplarla hiç arası olmamış.
Üniversite sınavına hazırlanması gerekirken hep kitap okumuş. İlk okuduğu kitap ilginç: Babasının vefatından yıllar sonra ilk okuduğu kitap Mario Puzo’nun Baba’sıymış.
Babasının yokluğunun da etkisi olsa gerek lisede okula gitmemeye başlamış. Hatta 2 yıl bundan annesinin haberi bile olmamış. Atari salonlarındaymış hep. Babası 68 kuşağından, hapiste de yatmış biriymiş. Kitapları varmış. Onları okumuş önce. Babadan kalma kitapları.
Piyasanın arzu ettiği romanlar yazmayı aklından bile geçirmediğini hissettiren yazar romancı dikkati diye bir şey olduğunu vurgulayan Yanar ‘Büyük romancıların büyük dikkatleri olur.’ diyerek kendisinin de o yoldan gitmeyi düşündüğünü bir nevi ifade ediyordu.
İlerisi için neler geçer aklınızdan diye sorulduğunda ‘Türk romanında karakter pek yoktur, olay vardır. Ben karakter bulurum diye düşünüyorum ilerisi için düşündüğümde.
İlk romanda Oruç karakteri ve hızlı yaşayan Cihan vardı. Şemsiye Tamircisi’nde ise Refik var kaybeden, İsa var bilardo ustası olmak isteyen, İmran var şehre gitmek isteyen… Ben bir başbakanın romanın yazılacağını düşünmüyorum. Kaybedenin romanı yazılabilir.’
Önce şiir yazmış!
Vural Kaya ve Faruk Yazar ile Bumerang isimli edebiyat dergisini çıkarmışlar, 2 sayı. Konya’da. Orada 2 şiiri yayınlanmış Işık Beyin.
Tezkire isimli muhteşem dergide de makaleleri yayınlanmış. Tanpınar ve Proust’ta zaman algısı üzerineymiş bir makalesi mesela.
Okumalarımla üniversite sınavını kazandım diyor. Topu topu 4 ay dershaneye gittim. 21 gün de bir çatıya kapanıp yoğun ders çalıştım diyor.
Sevdiği romanlar sorulunca Kemal Tahir’in son dönemden ziyade ilk dönem romanlarını sevdiğini söyledi ve şunu ekledi: Sonrasında Kemal Tahir proje adamına dönmüştür.
Peyami Safa’nınsa ilk romanlarını sevmediğini söyledi. Orhan Pamuk’u nasıl bulduğu dinleyenler tarafından sorulunca Cevdet Bey ve Oğulları ile Sessiz Evi çok iyi bulduğunu, Beyaz Kale, Yeni Hayat ve Kara Kitap’ta dağıttığını, Benim Adım Kırmızı’yı iyi bulduğunu ama Kar’da tanımadığı bir kesimi anlatmaya çalıştığını ama başarılı olamadığını söyledi. Masumiyet Müzesini de beğenmiş.
Yazarların zaafları var, Orhan Pamuk’un da var; parayı seviyor. Dostoyevski’nin kumar tutkusu gibi. Proust’un eşcinselliği gibi.
Kendisinin neleri nasıl yazmak istediğini önemsediğini özellikle vurguladı Işık Yanar. Bir yazarın neleri nasıl yazmak istediği önemlidir dedi.
Kitabın bol kısa bölümlerden oluşunun sebebini soran bir okura ise kitabın 2 günü anlattığını söyleyerek cevap verdi.
Özlem Torun haber verdi