Osmanlı Devleti'nin en ilginç asırlarından biri olan 17. yüzyıl, Ahmet Kaylı'nın BİSAV'da düzenlediği toplantıda İmam Birgivi'ye atfedilen 3 risale çerçevesinde ele alındı. Etkinlik rehberindeki başlıkta 16. yüzyıl yazdığını fakat bir düzeltme yapmak gerektiğini söyleyen Ahmet Kaylı, atfedilen 3 risalenin telifinin 17. yüzyıla tarihlendiğini, dolayısıyla, konuşmasının da bu asrı kapsayacağını ifade etti.
İmam Birgivi üzerine bir tez çalışması kaleme almış olan Ahmet Kaylı, bahsedilen risalelerin İmam Birgivi'ye ait olup olmadığı hususu üzerinde durdu. İmam Birgivi'yi çağının muhalif âlimi olarak niteleyen Ahmet Kaylı, İbnü'l Cevzi ve Teymiyye'yi andıran bir üsluba sahip olan Birgivi'nin, Osmanlı'daki ilk “selefi” olarak da nitelendirildiğini ifade ederken, bu yoruma bazı eleştirilerin de getirildiğini belirtti.
İmam Birgivi Bayrami dervişiydi
İmam Birgivî'nin telif ettiği kitaplardan ötürü tasavvuf karşıtı olarak yorumlandığını fakat bunun mümkün olmadığını ifade eden Kaylı, kendisi dâhil ailesindeki birçok kişinin Bayramiyye tarikatı ile yakın alakası olduğuna dikkat çekti. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Düzenli'nin kaleme aldığı bir makalede de, İmam Birgivi'nin Bayramiyye tarikatı dervişi olduğu zikrediliyor.
Makalede, Birgivi'nin eleştirdiği durumların kendisini ümitsizliğe sevk ettiği bir dönemde, inziva hayatına yöneldiği, Edirne'de kassam-ı askeriliğinden ayrılarak İstanbul'a gelip Bayramiye tarikatı şeyhlerinden Karamanlı Abdullah Efendi'ye intisab ederek, zâhidâne bir hayatı yaşamaya yöneldiği, fakat buradaki hayatının da uzun sürmediği ifade ediliyor.
Kendisini en iyi anlatan eseri, Risale-i Birgivi
Dönemindeki tartışma konuları arasında yer alan para vakıfları, ibadetin ücret karşılığı yapılması, cehrî zikir, sema ve devran gibi konuların Birgivî’nin eserlerinde baskın unsurlar olarak ortaya çıkması nedeniyle kendisi hakkında böyle bir yorum yapıldığını belirten Kaylı, İmam Birgivî’nin fikirlerini en iyi yansıtan eserlerinin “Tarikat-ı Muhammediyye” ve “Risâle-i Birgivî” olduğunu söyledi.
İmam Birgivi'ye atfedilen yüze yakın eser olduğunu, fakat hepsinin kendisine ait olup olmadığı hususunda çeşitli tartışmalar olduğunu söyledi. Kadızadeliler ve Sivasiler tartışmalarının yaşandığı yıllarda eser veren İmam Birgivi'nin, Kadızadeliler tarafından otorite kabul edildiğini ve bu tartışmalar muvacehesinde İbn Kayyım’ın kabir ehli ile ilgili risalesi ve Akhisarî’nin birçok eserinin İmam Birgivi’ye nispet edildiğine dikkat çekti.
Tarikat-ı Muhammediye son eseri
İmam Birgivi'nin düşüncesini ve entelektüel birikimini en iyi aktaran çalışması “Tarikat-ı Muhammediye”yi dünyadan göçmeden bir yıl önce kaleme aldığını, kendisinin 51 yaşında ahirete irtihal ettiğini söyledi. Kaylı şöyle konuştu:
"Birgivi, toplumda dinî ve kültürel hayatında yozlaşmaların, hâkimlerin rüşvet almasını, adalet ve kamu hizmetlerinin despotça yürütülmesini, hocaların görevlerini yapmamasını, camilere ait dinî hizmetlerin, erkânına riayet edilerek yapılmamasını, birçok taklitçi ve cahil şeyhin halkı aldatmasını, tasavvuf adına dini istismar ederek kendi anlayışlarını halka din olarak takdim etmesini netice verdiğini söyler. Makam ve mevki sahiplerinin çocuklarına hiç bir ehliyeti ve liyakati olmadığı halde ilmî rütbelerin verildiğini, halkın kabirlere taparcasına rağbet ederek oralarda sabahlara kadar mumlar yaktığına dikkat çeker."
Ahmet Kaylı, Birgivî’nin düşüncesinin dinin bireyselleştirilmesi şeklinde değerlendirilmesinin yanlış bir değerlendirme olacağını ifade ederken, İmam Birgivî’nin bir "sosyal aktivist” kimliği ile ön plana çıktığını vurguladı.
Ahmed Sadreddin yazdı